Abdülhamit Hakkındaki Bilinmeyenler

Osmanlı Devletinin 34. padişahı ve 113 Halifesi Abdülhamit 1842-1918 yılları arasında yaşadı. Öldürülme korkusu yüzünden sadece cuma namazları için dışarı çıktığı nakillere geçer… Jurnalci denilecek haber akışı da yine kendi devrinde tesis edilir. Önceleri sadece siyasi rakipleri takip amaçlı oluşturulan baskıcı örgüt; kendi içinde ‘para ile adam toplayan’ hafiye ağını maalesef oluşturur. Maaşa bağlandığı iddia edilen kişiler 33 yıl boyunca tek adam olarak devleti idare ettiği öne sürülecek Abdülhamit‘e bilgi verdiler. Kapalı saray hayatından bunaldığı ileri sürülen padişahın, istihareci-falcı yardımcıları da ülkeyi idaresinde yardımcı olur. Döneminde yıkımlı 93 harbi patlak verir. Ruslar Erzurum’a girdiği gibi İstanbul’a Yeşilköy’e kadar gelip bir anıt bile dikerler…

Kendileri aynı zamanda son derece usta bir marangoz da olduğu için devlet yanıp tutuşurken devlet görevlerine ek olarak atölyesinde ahşap çalışmaktaydı. Eserlerini eğer çok merak ediyorsanız İstanbul Beşiktaş’taki Yıldız Sarayına bir göz atabilirsiniz. Bazılarının da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde olduğu söylenir. Yine hakkı yenmemeli, yaptığı bu eşyaları satıp parasını fakire fukaraya dağıtırmış. Sağolsun.

Kravatı ilk kez taktığı rivayet edilen bu Osmanlı hanedanı 33 yıllık hakimiyeti döneminde sadece 1 kişiyi idam ettirir. Taif kalesine sürgüne gönderttiği Midhat Paşayı boğdurtur. Burnuyla ilgili bir kompleksi olduğu sık dile getirilen döneminde hazırlatılan haritalarda burun yerine ‘çıkıntı’ kelimesini kullanılır. Hakkı yenmemeli, yaptığı en akıllıca işlerden biri Theodore Herzl’in Kudüs’ü verin tüm dış borçlarınızı Dünya Museviler cemiyeti olarak ödeyelim” önerisini reddetmektir. İttihatçılara Dünya Savaşına girmeyelim önerileri de yapmış ancak okul sıralarından da hatırlanacağı üzere tavsiyeleri pek bir işe yaramamış.

Abdülhamit

İstanbul’daki Şişli Etfal Hastanesini, Kuduz Hastanesini, ilk modern eczaneyi, çini ve kağıt fabrikalarını, Darülacezeyi, dilsiz ve körler için okulları yaptıran; vilayetlere liseleri ortaokulları ve diğer eğitim imkanlarını götüren, Beyazıt Kütüphanesini kurdurarak kitaplarını bağışlayan padişah Abdülhamit, İstanbulluların şimdilerde bile tükettiği Hamidiye suyunu zamanında İstanbul’a borularla getirtir. Kız meslek okulları ve Haydarpaşa tren istasyonu da dahil demiryolları yine zamanında yapılır. Dünya’nın ilk metrosu sayılan Karaköy-Taksim hattı yine hayata geçirilir. Altyapıya gayet önem verir. Boğaz köprüsü fikri yine kendi zamanında projelendirilir ancak sürgünde olması ve maddi imkansızlıklar nedeniyle rafa kaldırılır.

Aynı zamanda dönemin fotoğraf sanatının en önemli destekleyicisi olan kişidir.. Fizyonomist yani ‘insan sarrafı’ olarak kabul gören  ikinci Abdülhamit, tahta çıkışının 25. yılında hapisteki mahkumların fotoğraflarını tek tek çektirdiği, altına neden mahkum olduklarını yazdırdığı ve bakarak seçtiği mahkumlar için af çıkardığı söylenir. İddialara göre askeri okullara kaydolacak çocukları da fotoğraflarından seçmiştir. Padişahın özel doktoru Atıf bey, ikinci Abdülhamit’in suçlu resimlerini analiz ettikten sonra parmak uzunluklarına göre şahısların cinayete meyilli olup olmadıkları görüşünü bu fotoğraflarla ispatladığından bahseder. Buna göre canilerin çoğunun başparmağının ucu, şehadet parmağının ortadaki boğumunu geçiyor, çok uzun oluyormuş. Valla bende kendimi test ettim ne yalan söyleyeyim.

Abdülhamit, kimilerine göre başarılı bir devlet adamı, kimilerine göre suçlu bir devlet adamı! Farklı rivayetlerin dile getirilişi şüphesiz onun devrinde takip ettiği siyasi tutumdan kaynaklanır. Kimi zaman İngiltere, kimi zaman Rusya ile yakınlaşmış ve en son Almanya ile ilişkilerini kuvvetlendirmiş olup devleti yaşatabilmek için Avrupa devletleri arasındaki güç dengelerinden faydalanma stratejisini izlemiştir. 33 yılda toprak kaybetmediği iddiaları ise tamamen yalandır.

Abdülhamit çoğu tarihçilere göre döneminde yasakçı bir padişahtı ama dönemin koşulları böyle davranmasını gerektiriyordu.