Ölüm Meleği lakaplı Josef Mengele’nin hayatına bir göz atmak isteriz. Dr. Josef Mengele, 1911 yılında doğar. Babası Karl Mengele 1881-1959 yılları arasında yaşar. Dr Josef Mengelenin; Karl Mengele ve Alois Mengele adında 2 kardeşi vardır. Josef Mengele Münih’te filozofi okur. Ancak tıp alanına ilgisinden dolayı Münih’te okulunu yarıda bırakıp Frankfurt Üniversitesinde Tıp eğitimine başlar. Daha sonraları en çok ilgisini çeken Fiziksel Antroloji ve Gen Bilimi üzerine yoğunlaşacaktır. Alman Nazi doktor; İkinci Dünya Savaşında, 2 milyon kişinin insanlık suçu işlenerek öldürülmesinden dolayı sorumlu tutulmaktadır.
1938’de SS birliklerine katılmış ve 6 ay hafif dağ eğitimi almıştır. 1943’te Doğu Cephesinde görev alacak ve Ruslara karşı savaşırken ağır bir şekilde yaralanacaktır. Bu yaralanma sonrasında yüzbaşı olur ve gönüllü olarak Auschwitz’e gider. Dr. Josef Mengele’nin gizemliliği burada start alır. 24 mayıs 1943’de kampın tıbbi sorumlusu olur. 21 ay Auschwitz’de kalan Mengele kamptakiler tarafından “Ölüm Meleği” olarak adlandırılacaktır. Trende esir alınan insanları kendisi bizzat seçerek, gözüne kestirdiklerine akıl almaz deneyler uygulamıştır. Josef Mengele, tutsaklarını “basınç odası”, “buz gibi soğuk olan odalar”, “uyuşturucu zerk etmek için bulunan odalar”, “göz rengi değiştirmek” vs. için özel hazırlanmış odalara koyuyordu ve istediği deneyleri uyguluyordu.
- Hangi mahkumların öleceği, çalıştırılacağı ve üstünde deney yapılacağını belirleyen SS hekimlerinden biridir.
- Ölüm cezası alacağı endişesi ile 17 Nisan 1949’de Almanya’dan kaçtı.
- Eski SS’cilerin yardımıyla Cenova’ya gitti. Kızıl Haç tarafından takma adı “Helmut Gregor” ismiyle pasaport aldı.
- Temmuz ayında Arjantin’e gitti. Karısı ona eşlik etmeyi reddetti ve 1954 yılında boşandılar.
- Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te bir marangoz olarak çalıştı.
- Brezilya’da yüzerken inme sonucu hayatını kaybetti.
- Kimliği Campinas Devlet Üniversitesi tarafından DNA testi ile anlaşıldı.
Bir vahşi deneyinde “Guida ile Ina” adlı dört yaşlarındaki iki Çingene çocuğu alarak çocukları sırtlarından diker. İki çocuğun yaraları mikrop kapmış, acıları dayanılmaz olmuş ve ölümlerini beklemeye başlamışlardı. Çingene çocuklarının annesi, çocuklarını bu halde bulmayı başarmış ve çocuklarının acısına dayanamayarak ikisini de elleriyle öldürmüştür. Mengele genellikle ikiz çocuklara da ilgi duyar; çocukları şekerler ile kandırır ve çocukların gözünü boyayarak ona “amca” demelerini sağlardı. Çocuklar, ancak inleyerek ölümü beklediklerinde Mengele’nin gerçek yüzünü anlıyorlardı. Tüm bu saydıklarımıza ek olarak 2 bin cücenin de ölümünden sorumlu tutulmaktadır.
- Engelliler üzerinde yapılan deneyler.
- Paraşüt testleri için iç organları patlayana kadar tutsaklara basınç uygulamak.
- Askerlerin deniz soğuna ne kadar dayanabileceğini görmek için buz dolu küvetlere denekleri sokmak.
- Göz rengi değiştirmek için sıvı enjekte etmek ve kör olmalarını raporlamak.
- Birçok esir üzerinde anestezi kullanmadan kanlı deneyler uygulamak.
- Küçük çocuklara, ciddi hastalıkların mikropları enjekte etmek.
Bunların yanı sıra esirlerin ten ve göz renklerini sıvılar enjekte ederek değiştirmiş ve bu deneylerde tabi olarak başarılı olamamıştır. Başarılı olamadığı gibi binlerce insanın ölümünden de sorumlu olmuştur. Dr. Josef Mengele ne kadar acımasız bir hekim olsa da yaptığı acımasız deneyler sonucunda genetik biliminin önünü açmış ve yaptığı deneyler sonucu günümüzdeki birçok buluşun temelini açmış bir doktordur. Alman genetik ve anatomi kitaplarının halen Dünya üzerinde ilk sırada olmasının bu deneylere bağlı olduğu savunulur.
Mengele’nin yaptığı deneylerin birçoğunun sonucunu hiçbir zaman bilinmeyecektir. Çünkü Auswitch günlüğünü ve tuttuğu korkunç notlarını kaçmış olduğu bir hastanede çok güvendiği bir hemşireye emanet eder. Ne tuttuğu notlarında, ne günlüğünde ne de yazdığı hatıralarında bu hemşirenin ismini açıklamamıştır. Josef Mengele çektiği sefaletler ve rezillikler sonucunda Brezilya’da hayatını kaybetmiştir. Özetle Mengele; savaşın bitmesinden sonra ilk olarak başka bir adla Avusturya’da saklandı, sonrasında ölene kadar kalacağı Güney Amerika’ya kaçtı. Burada, 1959’a kadar Arjantin’de yaşadı ve ne gariptir ki eceliyle öldü.