Ayasofya Hakkında Bilinmeyenler

1935 yılından beri ise müze olarak hizmet veren yapı; MS 532 – 537 arasında Bizans İmparatoru I. Jüstinyen’in emri sonrası İstanbul’un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilen bazilika planlı bir patrik katedralidir. Dünyanın en eski katedralidir. 1453’te İstanbul’un Osmanlı tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür.

Büyük bir servete mal olan Ayasofya [Hagia Sophiā / Ἁγία Σοφία], mimarlık tarihinde teknik açıdan önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. Şimdilerde ziyarete açık olan Ayasofya Müzesi esasen aynı alanda üçüncü kez inşa edilmiş kilise olduğundan kaynaklara ‘Üçüncü Ayasofya’ olarak yansır. Ayasofya kilisesinin açılışı 15 Şubat 360’ta Constantius II tarafından gerçekleştirilmiştir.

Ayasofya

 

İlk ikisi isyanlar sırasında yıkılmıştır. 55.6 metre kubbe yüksekliğine sahip ve yine döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya’nın merkez kubbesi, Bizans döneminde birçok kez çökmüş, Mimar Sinan’ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir. 5 yıl içinde inşa edilen Ayasofya bu yönüyle de ‘en hızlı’ inşa edilen dönemin yapısı özelliği taşır. 15 yüzyıl boyunca ibadet yeri olarak hizmet veren Ayasofya, ‘en uzun süre yaşayan ibadet yeri’ olarak da bilinir. Yüzölçümü bakımından dördüncü sırada gelmektedir.

Ayasofya hakkında bilinmeyenler!

İkinci Ayasofya’nın açılışı; II. Theodosius tarafından bugünkü Ayasofya’nın bulunduğu yerde 10 Ekim 415’te gerçekleşmiş. İkinci Ayasofya’nın 23 Şubat 532’de yıkımından birkaç gün sonra yeni bir Ayasofya’ya karar veren I. Jüstinyen, 27 Aralık 537’de yapıyı tamamlar. 7 Mayıs 558 depreminde çöken ana kubbe 6.25 m. daha yükseğe yapılarak 562’de tamamlanır.

İlk minaresi Fatih döneminde inşa edilir ikinci ise II. Bayezid tarafından inşa edilecektir. Günümüzde mihrabın iki yanında yer alan dev kandiller ise 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman fethettiği Macaristan’daki bir kiliseden gelir. Osmanlı yıllarındaki en etkili tamir ve restorasyonlarından biri sultan Abdülmecit’in mirleriyle İsviçre İtalyanı olan Gaspare Fossati ve kardeşi Giuseppe Fossati’nin başkanlığında 1847 ile 1849 seneleri arasında yapılmıştır. Mimari açıdan bir devrim sayılan Ayasofya mozaiklerinin yapımında tonlarca altının yanı sıra, gümüş, renkli camlar, pişmiş topraklar ve renkli mermer gibi taş parçaları da kullanılmıştır.

1930 ile 1935 arasında Atatürk’ün emriyle yeni bir dizi çalışma ve restorasyon yapılması için ibadete kapatılan cami, dönemin Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye dönüştürülür. Yüzyıllar sonra mermer zemindeki halıların kaldırılmasıyla zemin döşemesi ve insan figürlü mozaikleri örten sıvanın kaldırılmasıyla da muhteşem mozaikler tekrar gün yüzüne çıkarılmıştır.