Sonbahar meyvesi ayvanın Anadolu üzerinden Dünyaya yayıldığı düşünülür. Bir zenginlik göstergesi olarak kral ve aristokrat masalarını süsleyen ayvaya Ortaçağ’da çok değer verilirdi. Lüks yemeklerde konuklara takdim edilirdi. Ilıman ve ılık iklime sahip topraklarda kolayca yetişebilen ayva ağacının ortalama verim süresi 50 yıl olarak düşünülür.
Ağaçları 6 metreye kadar büyüyebilir. Mitolojide “aşk, evlilik ve doğurganlık meyvesi” olarak bilinir. Kabuğu parlak altın sarısıdır, eti krem renklidir ve genellikle pişirildiğinde pembe renk alır.
Edward Harold McKinney tarafından yetiştirilen ayva boyutları ile sınırları zorlar. 68 cm’lik çevresi ve 2,5 kiloluk ağırlığı ile Ocak 2002’de yetiştirildi. 100 gramı sadece 57 kaloridir. Ayva, A-B-C vitaminleri ile lif, potasyum, bakır, selenyum, çinko, fosfor, kalsiyum, demir ve magnezyum gibi mineraller açısından oldukça zengindir. Sindirime ve kilo vermeye yardımcı olduğu, kolesterolü düşürüp bağışıklığı güçlendirdiği, iltihapları azalttığı, cilt sağlığını artırdığı ve kan basıncını düşürerek alerjik reaksiyonları düzenlediği düşünülür. Hatta kanseri bile önleyebildiğine inanılır.
Şeklini koruyabilmesinden ötürü haşlanma, kaynatılma ve fırınlama için ideal bir tatlı malzemesidir. MS 4. veya MS 5. yüzyılda derlenen Roma yemek tarifleri kitabında adına rastlayabiliriz. Sağlığa olan katkıları başlı başına makale konusudur. Shakespeare ayva için “mide yorganı” ifadesini kullanır. Mide asitleriyle reaksiyona girebileceği için yek seferde büyük miktarda ayva çekirdeğinin tüketilmesi, midede toksik gazların oluşmasına neden olabilir, dikkat edilmelidir.
İslam’da Ayva
Hadislerde ayva ile alakalı ifadelere rastlıyoruz. Hz. Peygamber, “Ayva yiyiniz. O kalbi aydınlatır. Göğüs darlığın önler ve göğsün sıkıntısını giderir. Doğacak çocuğu güzelleştirir.” ve “Sizden biriniz kalbi üzerinde bir ağırlık hissettiği zaman ayva yesin!” buyurmaktadır.
Çiğ tüketmek için pratik bir meyve olmasa da ayvayı kesip doğrayıp yemeyi çok seviyoruz. Komposto veya jöle yapılarak veya külde pişirildikten sonra yenmesi uygun olabilir. 2012 yılında 150 bin ton üretim gerçekleştiren Türkiye, yüzde 20’lik dünya payı ile en büyük üretici konumundadır. Ermenistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Rusya Federasyonu, Kafkasya ve özellikle de Dağıstan’da önemli miktarlarda üretim gerçekleşir.