Cadı » Tarihten Günümüze Cadılık Kavramı

Cadı; kötü amaçları için kullandığı olağan üstü güçleri olan, paranormal kaçık tiplemeyi ifade eden efsanevi bir kavramdır. İnanışa göre kadın figürü ile özdeşleşir. Son yüzyılın popüler kültüründe sivri başlığı ve pelerini ile resmedilir. Taşıtının ise uçan süpürge olduğuna inanılır. Büyücülük ile paralel ilerlediğinden sanatı da budur.

Lakin her büyücü cadı olamayacağı gibi her cadı da iyi bir büyücü değildir… 80’ler Türkiye’sinde ise bir kadın; asosyal bir emekliyse ve kedileriyle yalnız yaşıyorsa, saçı başı da dağınıksa cadı olduğuna inanılırdı… En azından durum, ergen yaşlarımda benim ve çevremdeki bir çok yaşıt tip için böyleydi. Ya da değil miydi? Neyse…

Mistisizmle ilgilenen uzmanlar, insanların hayatını ve olayların akışını güçleriyle değiştirebileceğine inandıkları cadılığı; olumsuz, kötü ve yıkıcı olarak tanımlar. Bu tiplerin amaçları da varmış elbet… Neticede bir şekilde motive olmaları gerekiyor. Kara Kraliçe olarak isimlendirdikleri yetenkli (!) liderleri altında sendikalaşan bu kitle; çok büyük bir zenginliğe ulaşmayı şiar edinmiş. Para pul için soyunuzu sopunuzu kuruturum diyorlar özetle!

Cadılık Nedir, Cadılar

Burada makaleyi yazan kişi olarak sizlere bir soru sormak isterim: “Kadın büyü yapmıyor din-diyanet takılmıyor ve CV’sinde de “cadı” yazmıyor diyelim ancak çok daha fena özellikleri var. Misal; ara bozuyor, dedikodu, fitne- fesat her türlü hainliğin flama taşıyanı. Koşan çocuklara bile çelme takıyor.” Ne bu şimdi cadı mı? Cadı değilse daha bir üst kategori neyimiz var elde.. Neticede çocuklar da okuyor, olası yorumlarda küfürsüz ilerleyelim lütfen…

Konuyu dağıtmadan teknik bilgilerle ilerleyelim:

Cadılık, Şaman Dininin daha sistematik ve modernize hali olarak kayda geçer. Kimileri tarafından din olarak bile ele alınır ancak genel kanı, günümüzde halen açığa kavuşmamış Metafizik bilimlerin gizli kalmış formüllerine ileri derecede hakim oldukları yönündedir. Eski Yunancadaki Witch tanımının insan ve şifa veren manasına geldiğini de ekleyelim.

Cadı avı kavramı günümüzde daha çok, “toplumca fikirleri tehdit olarak algılanan kişilere karşı yürütülen kampanya” anlamında metafor olarak kullanılmakta olsa da zamanında gerçekten yapılmaktaydı. 1480-1750 arası dönemde 40.000 ila 60.000 kişinin cadılık suçlamasıyla idam edildiği tahmin edilmekte.

Kitabı Mukaddes’in Mısır’dan Çıkış bölümündeki “Bir cadının yaşamasına müsamaha göstermeyeceksin.” ayetinden gaz alan kişiler, yasal olarak ilk cadı yargılamasını 1204 yılında gerçekleştirir. 1736 Britanya’sında ise artık bir suç olmaktan çıkarılır. Kayıpları bulabildiğini, büyü yaptığını iddia etmek ise suç olarak kalmaya devam eder. Konuya neredeyse 3 asır önce çözüm bulan Avrupa’nın aksine günümüzde halen Kamerun ve Suudi Arabistan yasalarında cadılık ile ilgili maddeler mevcuttur. Papua Yeni Gine, Hindistan, Sahra ve Afrika toplumlarında bugün bile cadı avları devam eder.

İlkel Avrupa’da kadınları cadılık ile suçlayan kitlelerin bazı sabit inanışları vardı elbet! Yalnız yaşayan yoksul – kılıksız kadınlar, hele bir de zamanında ebelik, aşçılık yaptıysa ve şifalı bitkilere merakı varsa kesin cadıydı! Bu durumda ya kalabalıklar tarafından linç ediliyor ya da ağır işkenceler sonrasında öldürülüyodunuz. Seçim uyduruk bir yargılama sonrasında size bırakılıyordu. Tabi tüm bu düşüncelerin temelinde kadınların erkeklerden daha zayıf karakterli olduğu, dolayısıyla Şeytan’a daha kolay kandığı gibi inanış da mevcut idi. Komşunuzla kavga ettiniz bir de üzerine lanet okudunuz diyelim.. Es kaza şahıs ölürse vay halinize! Ha bu da demek değil ki Avrupa’da gerçekten cadılık yapan kimseler yoktu. Elbet adını koydukları bu işle iştigal gizli bir kitle vardı ancak bunları bulmak için yüzbinler kurban edildi. Doğal felaketler ve kıtlıklar da cadılar yüzünden oluyorsa tek bir gün içinde 30 kadın cadılık suçlamasıyla yakılabiliyordu.

Tanzanya, Burundi ve Uganda gibi Afrika ülkelerinde günümüzde dahi Albinizm hastalığına sahip çocuklar beyaz renklerinden dolayı “büyücülük malzemesi temini” için öldürülüyor.

Anlaşılan o ki cadı kavramı yüzyıllar geçse de kötü ününü kaybetmiyor!