İrlanda’da; dönemin temel gıda maddesi olan patateslere bulaşan basit bir mantar, 1845’ten 1852’ye kadar 1 milyon kişinin canına mal olur ve “Patates Kıtlığı” ya da “Büyük Kıtlık” olarak bilinir. Ambarlardaki ürünler bile etkilenir, 7 yıl boyunca açlık çekilir, nüfus yüzde 25 oranında azalır. Bu sorunlu dönem ülkenin geleceğini dahi etkiler; Britanya’ya bağlı kalmayı savunan Birlikçiler ve bağımsızlığı savunan Ulusalcılar olarak iyi ayrılan İrlanda’da, İngiliz etkisiyle İrlandaca dilini konuşanların sayısı azalır. Günümüz tarihçileri bu sıkıntılı dönemi; “kıtlık öncesi ve kıtlık sonrası” olarak ikiye ayırır.
Bu duruma çok üzülen Çoktavlar adlı Kızılderili kabilesi aralarında 710$ toplayarak bu parayı İrlanda’ya gönderir. Keza Osmanlı Padişahı Abdülmecid, 4.000£ değerinde buğday göndererek sonrasında teşekkür mektupları alır. Aslında daha fazla yardım göndermek ister ancak İngiliz hükumetinin ricası sonrası yardım azaltılır. O dönemde Kraliçe Victoria’nın dahi kendi vatandaşlarına ancak 2.000£ yardımda bulunabilmektedir.
1971-73 arasında Etiyopya’da kuraklık nedeniyle 1.5 milyon insan, 1702-04 arasındaki Hindistan kıtlığı nedeniyle ise 2 milyon kişi yaşamını yitirir. Bu sayıların daha yüksek olduğunu tahmin ediyoruz zira rakamlar dönemin hükumetleri tarafından veriliyordu.
Sanayileşme ve tarımda modernizasyon yapacağız diyen MAO kuşkusuz insanlık tarihinin en büyük katillerinden! Tibet, Kamboçya ve Doğu Türkistan’daki vahşetlerine girmiyorum bile; endüstriyel gelişim ise demir üretimine endekslenecek – 15 yıl içinde İngiltere geçilecektir. 1958’de binlerce aileden oluşan 26.000’den fazla komün kurulur. Nüfusun çoğu demirciliğe yönlendirilir. 1958’de havalar iyidir ve tarımda verim vardır.
Yaprak, ot, deri, saman, tüy vs ne kadar pis şey varsa ölmemek için yiyen Çin halkı sonunda yamyamlığa başlar! Ne zaman biri ölse, aile ölen kişiyi saklar ve yetkililere haber vermezdi. Bu durum; bilinen ancak görmezden gelinen bir hadise halini alır. İnsanların ağaç kökü ve çimen çorbası yapmasını dahi istemeyen komünist parti, tencere vs her şeyi toplatır. Göç etmek isteyenlere izin vermez. “Buğday saklıyorsun” diyerek binlerce kişiyi işkenceyle öldürtür! Mao’nun “arka bahçedeki” çelik devrimi hayali son bulur! Menteşe, kapı kolu, çekiç gibi işe yaramaz ne varsa ocaklarda eriten cahil köylüler “dökme çelik” kalitesizliğini dahi yakalayamaz. Ürün o kadar kalitesizdir ki köprüler binalar çöker.
İyi koşullara rağmen, insanlar demir ocaklarında çalıştığından mahsul toplanamaz. Merkezin gazabından korkan yerel yönetim üretim miktarını şişirir. Ürünün çoğu şehirlere gider, kalanı ihraç edilir ve köylülere bir şey kalmaz. Kıtlık yavaş yavaş kendini göstermeye başlar. 1959 ve 1960 yılları ise Çin için felaket olur. Demir elde parçalanacak kadar kalitesizdir. Yağmur yağmaz tarım tamamen biter. 1961’in başında plandan vazgeçilir ve yiyecek ithal edilir. Olan halka olur. Milyonlarca insan ölür. Ölenlerin etleri dahi yenilir. Yok artık diyenleriniz varsa Youtube’daki belgesellere bir göz atmasını öneririm. Resmi rakamlar 14 milyon Çinlinin öldüğünü ortaya koyuyor. Gerçek rakamlar ise 40 milyon ve üstünü işaret ediyor.