En Çılgın ve Unutulmaz 40 Şehir Efsanesi

Şehir efsaneleri, soğuk kış gecelerinde, elektrikler kesildiğinde, arkadaş ortamlarında ya da kamplarda sıkça anlatılan ve her anlatıcının kendisinden bir şeyler kattığı klişe ve enteresan hikayelerdir. Bazıları da ilginç ve korkunçtur elbette. Sizler için en çok bilinenleri listeledik.

  1. Japonlara göre Dünya üzerinde Türkçeyi en mükemmel konuşan kişi Zeki Müren’dir.
  2. İş görüşmelerinde; yemeğin tadına bakmadan peşin peşin tuz atanlar işe alınmıyormuş.
  3. Kulak yiyen fareler, kurbanları uyanmasın diye uyku sırasında kulaklarınıza üflermiş.
  4. Yerebatan Sarayından başlayan, Marmara Denizinin altından Kınalıada’ya kadar uzanan tüneller vardır.
  5. Coca Cola’nın formülünü sadece bir kaç yönetici bilir ve aynı uçakta seyahat etmezler.
  6. Kız Kulesi, bir kralın on sekiz yaşındaki kızını yılanlardan korumak için inşa edilmiştir.
  7. Elvis Presley sağ ve ıssız bir adada yaşıyor. (2016 itibariyle 81 yaşında olacağını belirtelim)
  8. Şarkıcı Ahmet Kaya ölmemiş ve devletle anlaşarak gizli bir kimlik ve yüzle yaşıyormuş.
  9. Hazreti İsa’nın ölmeden önce son kez kullandığı kutsal kadeh Çemberlitaş’ta saklıdır.
  10. Helin Avşar aslında Hülya Avşar’ın kızıdır.
  11. Sidikli rakıdan içenlerin sarhoşluğu daha uzun ve ağır gidermiş.
  12. Antalya’da kimsenin oturmaya cesaret edemediği cinli bir bina varmış.
  13. Orhan Gencebay’ın İsviçre bankalarındaki kasalarında piyasaya sürülmemiş besteleri şarkı kayıtları varmış.
  14. Cinlerin ayakları terstir.
  15. Rahmetli Müslüm ve Orhan baba ya devlet her gün belli bir grama kadar esrara müsaade ediyormuş.
  16. Metalciler; çivili ayakkabılarla sahnede civciv, kaz, tavuk ezermiş.
  17. Patlayan tüplü bir televizyon tüm binayı havaya uçurabilir.
  18. Böbreğini çaldırıp küvette buzlar içinde uyanan insanlar vardır.
  19. Alkol aldıktan sonra aracı yol kenarına çekip oynamaya başlayan 5 kişiye araba çarpar ve hepsi ölür.
  20. Sadece söğüt ağaçlarında yaşayan ve insanların kulaklarına girerek onları sağır eden böcekler varmış.
  21. ATM’den para çekerken arkada şüpheli birileri varsa, şifreyi ters girersen anında polis gelir.
  22. İstanbul Boğazının Beykoz sırtlarında Yuşa Peygamber’e ait olduğuna inanılan bir mezar bulunmaktadır.
  23. Japonlar Haliç’i temizleriz ama çıkan altınlar bizim olur demişler.
  24. HZ. İsa’nın paha biçilmez çivileri hala Çemberlitaşın temelinde gömülüymüş.
  25. 17 Ağustos depremini Amerikalılar yapmış.
  26. 17 Ağustos, askerlerin Kuranı ayaklar altına alınarak müzik eşliğinde oynaması yüzünden olmuş.
  27. Hayvanlarını mikrodalgada kurutmaya çalışan insanlar varmış.
  28. Vehbi Koç, Karun kadar zengin olmasına rağmen hastalığı sebebiyle sadece patates yermiş.
  29. 1999 depremi sırasında Edirnekapı Şehitliğindeki şehitler beyaz kıyafetler içinde görülmüş.
  30. 1999 depremi sırasında günlerce enkaz altında kalan çocuklara bakan sakallı dedeler varmış.
  31. İstanbul’da bir hastanede sakallı bebek doğmuş. Van Gölünde canavar varmış.
  32. Türkiye’de bor varmış ama Amerika çıkartmamıza izin vermiyormuş.
  33. Erkekler hamamını kullanan kadınların hamile kalma riski varmış.
  34. “Risk nedir?” sorusuna “Risk budur” yazıp boş kağıt veren bir öğrenci, ODTÜ’de 100 almış.
  35. Kargalar yüzlerce yıl yaşayabilir.
  36. Bir zamanlar, tükürmek için kapıyı açıp araçtan düşen minibüs şoförü vardır.
  37. Bir dönem ülkemizde piyasaya sürülen madeni paralarda altın varmış.
  38. Yurtışındaki bazı kanalizasyonlarda dev timsahlar yaşar.
  39. Uçakta doğan çocuklar uluslararası vatandaş oluyormuş.
  40. Lastik patladı sınava geciktik yalanını uyduran öğrencilerin her birine “hangi lastik” sorusu sorulur.
  41. Karate salonu efsanesine göre Bruce Lee iki sene daha yaşasaymış vücuduna kurşun işlemeyecekmiş.

Fatih Camine Gelen Hızır Aleyhisselam:

Fatih Cami, ilk kez ibadete açıldığı zaman, ilk cumada Hızır Aleyhisselam gelmiş ve o sırada orada bulunan cemaatle tek tek sohbet etmiş. Tokalaşma sırası Fatih’e geldiğinde, Fatih Sultan Mehmet Han, gelenin Hızır olduğunu fark etmiş ve Hızır Aleyhisselam’ın koluna yapışmış, “Kim olduğunu herkese ilan edeceğim.” Hızır Aleyhisselam da: “Bunu sakın yapma.” demiş. Fatih Sultan Mehmet Han da: “Bir şartla kim olduğunu cemaate açıklamam.”, Hızır da “Neymiş şartın?” diye sormuş. Fatih: “Beş vakit namazın en az bir vaktini bu camide kılacaksın.” demiş. Hızır Aleyhisselam da teklifi kabul etmiş. Denilen odur ki, o günden sonra da Hızır Aleyhisselam beş vaktin birini mutlaka Fatih Cami’ninde kılarmış.

Balat’ta 3 Hafta İçinde İnşa Edilen Dev Kilise:

Abdülaziz ve sadrazamı Ali Paşa Bulgarların İstanbul’a kilise yapımına izin vermek istemez. Lakin rica ve ısrarlara dayanamayan hükümdar, işi zora koşarak kilisenin inşasına bir şart koşar. Abdülaziz: “İzin veriyorum ama tek şartım var. Kiliseyi üç hafta içinde yapacaksınız!” der. Çaresiz kabul eden Bulgarlar, önceden hazırlatmış oldukları, Avrupa’da dökme demirden inşa edilmiş bir kiliseyi İstanbul’a getirterek verilen süre içerisinde kiliseyi Balat’a monte ederler.

Karadan Yürüyen Gemiler:

ll. Mehmet, rüyasında Peygamber Efendimiz’i görür. Peygamberimiz, Fatih Sultan Mehmet’e gemileri karadan yürütüp denize indirmesini söyler ve güzergahı da bizzat gösterir. Padişah, rüyayı sadrazamlarına anlatır ve çalışmaya başlar. Bu sırada ll. Mehmet, Kur’anı en güzel okuyan davudi hafızları Boğaz’a koydurur ve Fetih Suresini okutur. Aynı anda büyük bir alaya da Allah’ın yardımına mazhar olabilmek için durmaksızın dua ettirir. İşte bu manevi rüzgar içerisinde kızaklar üzerinde, Kâğıthane’den denize indirilmeye çalışılan gemileri çekenler arasında yeniçeri ile birlikte görünmeyen, manevi askerlerin de ordumuza yardım ettiği söylenir.

Vehbi Koç ve Çorapları:

Vehbi Koç, ölmeden evvel oğlunu çağırıp, beni mutlaka çoraplarımla gömeceksiniz, yoksa hakkımı helal etmem diye garip bir vasiyet ve bir de mektup bırakmış. Mektubu ben öldükten sonra ilk başın sıkıştığında açarsın diye de tembihlemiş. Gün gelmiş Vehbi Koç hakka yürümüş ve oğlu, vasiyet gereği babasını çoraplarıyla gömmek istemiş. Lakin imam bunu kabul etmemiş, ille de çoraplar çıkacak, yoksa namazı kıldırmam demiş. Başka bir imam getirmişler ama nafile, dine ters diyerek o da kabul etmemiş. Başka hocalar da kabul etmemiş tabi. Rahmi Koç çaresizlikten kıvranıyormuş. Düşünmüş ama çözüm bulamamış. Birden aklına, babasının ilk başın sıkıştığında açarsın dediği mektup gelmiş. Rahmi bey hemen mektubu heyecanla açmış. Mektupta aynen şöyle yazıyormuş: “Gördün mü oğlum Rahmi! Ben ki ülkenin en zengin adamıyım ama mezara bir çorap dahi götüremedim. Hani nerede benim zenginliğim?”