Haşhaşiler ve Alamut Kalesi hakkında bir şeyler duymuşsunuzdur. Peki, tarihin ilk suikast ve intihar örgütünün kurucusu Hasan Sabbah kimdir sorusuna net cevaplar bulmaya hazır mısınız?
Üstün zekası ve öngörüsüyle müritlerini sahte cennet vadederek kendisine bağlayan üstün zekalı, sıra dışı bir lider Hasan Sabbah! Tarihin ilk suikastçısı olarak da bilinir, Selçuklu yıllarında yaşar; Haşhaşiler’in kurucusudur. Ünlü Alamut Kalesini ele geçirir ve karargahını burada kuracaktır. Afyon vererek uyuşturduğu korkutucu müritlere sahiptir. Kimine göre Hasan Sabbah; dini kötüye kullanarak sapıklaşmış bir kişi, kimine göre ise eşitlikçi, adaletli ve hayran olunası bir Ortaçağ beyi. Haşhaşin kelimesine ilk defa Haçlı kaynaklarda rastlarız.
Hasan Sabbah Kimdir?
Haşhaşı lideri, 11. yüzyılın ortalarında On İki İmam Şiiliğinin kalesi niteliğindeki Kum kentinde dünyaya gelir. Tam ismi, Hasan bin Ali bin Muhammed bin Cafer bin Hüseyin bin Sabbah el-Hamari olan Hasan Sabbah’ın doğum tarihi net olarak verilememekle beraber bazı tarih kaynaklarında 1034, 1053 gibi seneler ifade ediliyor.
Hasan Sabbah, Nizamülmülk ve Ömer Hayyam İlişkisi
17 yaşına geldiğinde onu efsanevi bir lider haline dönüştürecek ve belki de hayatının dönüm noktası olan Emire Zerrab adında bir refikle (dost-arkadaş) karşılaşır. Yine bazı tarihçilere göre Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah aynı yıllarda okumuştur. Belki de bir hikaye ancak rivayet edilir ki üç sınıf arkadaşı, aralarında hangisi daha evvel başarılı olursa diğerlerine yardım edeceğine dair söz verecektir. Vezirlik yapacak Nizamülmülk, Hayyam’ın talebi ile ona emeklilik maaşı bağlatırken arkadaşı Hasan Sabbah’ı bir türlü memnun edemez. Zira Sabbah’ın gözü çok yukardadır. Nizamülmülk, arkadaşının onu konumundan edeceği endişesine kapılarak Sabbah’a iftira atmış ve onu sarayından uzaklaştırmış. Hasan Sabbah ise intikam dolu bir şekilde Mısır’a doğru yola çıkmış.
Bu efsane tadındaki senaryoya pek çok kaynakta rastlasak da üçlü arasında böyle bir arkadaşlık olmayabileceğini belirtmek isteriz. Zira Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah’ın birbirinden epey uzak doğum seneleri bunu ispatlar niteliktedir. Sonuçta Hasan Sabbah Rey şehrinden ayrılır ve sırasıyla; İsfahan, Azerbaycan, Silvan, Mezopotamya, Suriye-Filistin kıyılarından geçerek nihayetinde Mısır’a ulaşır. 3 yılını İsmailililerin merkezi olan Kahire’de, dini çalışmalar ile ilgilenerek geçirecektir. İsmaililik mezhebinde kendini ilerletmesinin yanı sıra aritmetik, astronomi, büyü ve daha pek çok farklı konuda çalışmalar yapmış. Dönemin ünlü alimlerinde yeni bilgiler edinen zeki Hasan Sabbah, 3 senesinin sonunda ise Afrika’nın kuzeyine sürülmüş. Buradan Suriye’ye ve daha sonrasında İsfahan’a geçerek, yıllar boyunca ülkeleri dolaşıp İsmaililiği yaymaya çalışmış. Deylem yöresiyle özel olarak ilgilenen Hasan Sabbah’ın buraya merak salmasının sebebi halkın zorla İslam dinini kabul etmemesi ve topraklarının zor fethedilir oluşuymuş.
Deylem’de bulunduğu sürede kale olarak faydalanabileceği bir yer arayan Sabbah, nihayetinde aradığı yeri bulur. Elbruz sıradağlarının tepesinde yer alan Alamut Kalesi tam da Hasan Sabbah’ın istediği özelliklere sahiptir. Elemut Kalesi de denen ve dar ve sarp geçitler üzerinden zar zor ulaşılabilen kale, Şahrud vadisi yakınlarında ve kayalık tepelerde bulunuyormuş. Yine rivayete göre burası Deylem hükümdarlarından birinin saldığı kartalın bu noktaya yerleşmesi üzerine inşa ettirilmiş. Adı da “kartal yuvası” veya “kartalın öğretisi” manasına gelen “Aluh Amut” olmuş.
Hasan Sabbah’ın kaleyi ele geçirme veya alma hikayeleri konusunda da farklı yorumlar mevcuttur. Yaygın olanlarından bir tanesi Sabbah’ın Alamut halkını kendi tarafına çekerek 1090 senesinde kaleye el koymasıymış. Bir diğeri ise hükümdar Alevi Mehdi’den kaleyi para ile almasıymış. Bir başka ve son söylentiye göre de Hasan Sabbah, kalenin komutanıyla bir dananın derisinin kapatabileceği kadar toprak karşılığında anlaşmış, dananın derisini kale geçişine yerleştirmiş ve böylece Alamut Kalesine sahip olmuş.
Nihayetinde kaleye yerleştikten sonra, müritlerinin ve kendisine bağlananların sayısı giderek artar. Hasan Sabbah’ın dehası ile takipçilerini etkileyişi ve onları cennet vaadiyle kandırışı sayılarının artışında etkili olur. Nitekim Haşhaşin tarikatının kurucusu önce haşhaşla uyuşturmakta, sonrasında onları uzunca taş bir yolda yürüterek göreceklerine hazırlamakta ve nihayetinde Alamut Kalesinin arka bahçesindeki saklı cennetine götürmekteymiş. Kendilerine geldikleri zaman sağda solda renk renk çiçekler, tatlı yiyecekler, hiç görülmemiş güzel kızlar gören adamlar, buranın sözü edilen cennet olduğuna şaşmadan inanıyorlarmış. Hasan Sabbah’ın bu sahte cennetine girebilenler, gidemeyenlere nasıl bir yere gittiklerini ballandıra ballandıra anlatıyor ve fedailerin sayısı git gide artıyormuş. Emirleri sorgusuz sualsiz yerine getirmelerinde bu sahte cennetin etkilerini görebiliyoruz. Bu fedailer diğer ilimlerde de eğitim alacaktır.
Haşhaşin tarikatının kurucusu, her gün daha da güçlenirken misafirlerini kalesinde etkileyebilmek için müritlerinden bazılarına intihar emri verir ve müritler de uyuşturucu etkisiyle tepeden aşağıya çekinmeden atlarlarmış. 34 sene boyunca Alamut Kalesinden bir kez bile ayrılmadığı söylenecek Hasan Sabbah, tüm bu özelliklerinin yanında adaletiyle de ün salmış. Hatta oğullarından Muhammed’i tarikat kurallarını çiğneyip şarap içmesi nedeniyle gözünü kırpmadan katletmiş.
Alamut’u ele geçirdikten sonra Büyük Selçuklular ve Abbasilere karşı kıyasıya mücadeleye başlayan Sabbah, yaşadığı yıllarda 50’ye yakın suikast emrini verir. Söylenilenlere göre Nizamülmülk’ün öldürülüşü de bu liderin bir suikastıymış. Zira Nizamülmülk, Alamut’u alabilmek için 4 ay süresince bölgeyi kuşatmış ve sonu ölüm ne yazık ki ölüm olmuş. Verilen ölüm emirlerini her zaman çekinmeden yerine getirebilen fedailerin hiçbir zaman yakalanmaması da aldıkları yüksek eğitim sayesindeymiş. Kurbanlarının kurtulma şansı son derece az olan fedailer, yakalanacak olurlarsa kendilerini çekinmeden öldürüyorlarmış.
Tapınak Şövalyelerinin de Haşhaşiler’i örnek aldığı ve infaz tekniklerini uyguladıkları bilinmektedir belirtelim. Buna ilave olarak, Büyük Selçuklu Devleti Haşhaşiler’e karşı mücadele etmesi için Cavlakiler adında bir örgüt kurar. Nizamülmülk ve sonrasında Melikşah’ın da vefatıyla, Sencer, Berkyaruk ve Muhammed Tapar’ın aralarındaki taht kavgaları başlamış ve Selçuklular gerileme dönemine girmiş. Selçuklular’ın idari anlamdaki kötü durumunu lehine kullanan Hasan Sabbah, bu dönemde başka kaleleri de ele geçirir.
Cesaret ve zekasıyla tanınan bu lider tahta oturan Muhammed Tapar’ın vefatı sonrasında yerine geçen Sencer’a Alamut’a saldırmaması için bir mesaj iletir. Mesaj yastığına saplanmış bir hançer ile iletecektir. Sarayda dahi fedailere sahip Hasan Sabbah, bu şekilde Selçuklu sultanının gözünü korkutur ve geri çekilme kararı almasını sağlar. Yıllar boyu kalesini başarıyla korumayı başaran ve gözü kara fedailer yetiştiren Hasan Sabbah, 23 Mayıs 1124’te doğal nedenlerle hayatını kaybeder. Hasan Sabbah’ın kurmuş olduğu düzen, yerine geçecekleri tayin etse de ölümünden 14 yıl sonra 1256’da Moğollular tarafından yıkılır. Kale; Moğol istilası ile ancak dibine açılan tünellerin petrol ile yakılması sonucu ele geçirilebilmiş, kütüphanedeki eserler de yok olmuştur.