İslam Devletinin bir Emevi saltanatına dönüşmemesi için son nefesine kadar mücadele veren On İki İmamın üçüncüsü Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin bin Ali, Emeviler tarafından Kerbelâ Savaşı’nda ailesinden pek çok kişiyle birlikte öldürülmüştür. (626 – 10 Ekim 680) Dördüncü Halife Hz. Ali’nin (Ali bin Ebu Talib) oğludur. Annesi, Hz. Muhammed’in kızı Fatıma Zehra’dır. 11 yıl imamlık yapan Hz. Hüseyin’in soyundan gelenler Hüseynî ya da Seyyid olarak tanımlanır. Hz. Hüseyin, ağabeyi Hz. Hasan ile, İslam peygamberinin yanında büyüdü. Birçok hadis kaynağı Hz. Muhammed’in, Hasan ve Hüseyin’le oynadığını ve onlarla vakit geçirdiğini gösterir. İslam peygamberinin onları sırtına bindirerek eğlendirdiği ve şöyle hitap ettiği bilinir: “Bineğiniz ne güzel binek, siz ne güzel binicisiniz.”
Künyesi “Ebu Abdullah”tır. Hicretin 61. yılı, Muharrem ayının 10. günü 57 yaşında iken şehadete erişti. Peygamberimiz Hz. Muhammed ile 7, babası İmam Hz. Ali ile 30, İmam Hz. Hasan ile ise 10 yıl geçirdi. İslam tarihçileri; İmam Hüseyin (A.S)’ın 6, 9 ve 10 çocuğu olduğunu belirtir. Büyük kardeşi İmam Hasan Mücteba (a.s) şehit olup hakka yürüdükten sonra Allah’ın emri ve kardeşinin vasiyeti ile imamet makamına sahip çıktı.
Hz. Hasan, Müslümanlar içinde bölünme olmasın, kan dökülmesin diye hilafet hakkından feragat eder. Bu feragat sonrasında dönemin halifesi Muaviye, daha hayattayken, oğlu Yezid’i kendinden sonra halife yapmak için biat toplar. Muaviye’nin oğlunun halifeliğini istemesi Hz. Hasan ile yapmış olduğu anlaşmaya ters bir tutumdur.
Muaviye’nin ölümü sonrasında halifeliği Şam’da ilan eden Yezid, sür’atle Mısır, Kufe, Basra, Mekke ve Medine’deki valilere mektuplar yazarak kendisine biat etmelerini ister Yezid’in nihai hedefi, Hz. Hüseyin’in biatını alarak karşısında duran en büyük engeli kaldırmaktır. Yezid’in biat haberini işiten Hz. Hüseyin tedbir amacıyla Medine’den Mekke’ye gitti.
Hz. Hüseyin Mekke’de bulunduğu sırada, Kufe’deki Müslüman nüfus kendisine biat edileceğini bildiren bir haber yollar. Bu haberi alan İmam Hüseyin, ailesi ve akrabalarından oluşan bir kafile ile Kufe’ye doğru yola çıkacaktır. Bu sırada Kufe’ye önceden gönderilen Müslim bin Akil burada İmam Hüseyin adına 18 bin kişinin beyatını alır. Bu haberi alan Yezid ise Hz. Hüseyin’in üzerine 30 bin kişilik bir ordu gönderdi. Bu ordunun Ubeydullah bin Ziyat komutasındaydı.
İmam Hüseyin’in kafilesi zalimlerin ordusu tarafından Irak’ın Kerbelâ mevkisinde durdurularak çadırları kuşatıldı. Ailesinin zarar görmemesi için Hz. Hüseyin’in Irak’tan çıkış izni istese de bu teklif kabul edilmedi. Bir süre sonra İmam Hüseyin ve ailesinin bulunduğu kampın su ve yiyecek yolları kesildi. Peygamber evlatlarına bir damla suyu ve bir lokma yiyeceği çok gören zalimler zulmü daha da arttırdılar.
Bu savaş sonucunda Hz. Hüseyin’in kafilesinden hayatta kalanlar Şam’a Yezid’in sarayına zincirlenerek getirildi. Bu esnada Hz. Hüseyin’in kız kardeşi Hz. Zeynep, yapılan zulümlerin kendisine felaket getireceğini Yezid’e haykırdı. İmam Hüseyin’in haklı olduğunu, Yezid’in Ehl-i Beyt düşmanı ve fasık olduğunu herkese anlattı. Korkak ve zavallı Yezid, cesur Hz. Zeynep’ten korkarak onları serbest bıraktı.
Tarihe, cesurla Korkağın savaşı olarak geçen Kerbelâ; hayatını İslâm, iman ve cihad yoluna feda etmiş İmam Hüseyin ile hayatını fitne, hile ve ihanet yolunda harcamış zalim ve yalancı Yezid’in mücadelesidir. Kerbelâ dâvâsından vazgeçmeyen İmam Hüseyin’in vermiş olduğu iman mücadelesi demektir.
İmam Hüseyin, haklı dâvâsı için zalime boyun eğmedi. Dedesi Hz. Muhammed (asm), babası Hz. Ali (ra), annesi Hz. Fatıma (ra) ve ağabeyi Hz. Hasan (ra) gibi her zaman onurlu ve dik durdu. İslam, iman ve cihad bilinciyle zalimlere baş kaldırdı, şehadet şerbetini içerek Cennet gençlerin efendisi oldu.
Yaşanan tüm zalimlikler kulaktan kulağa yayıldı ve Kerbela Olayı günümüze kadar Aşurâ Günü’nde yâd edile geldi.
Kerbelâ’da yaşananlar; her yıl Şiî ve Alevî nüfus tarafından muharrem orucunun yanı sıra törenlerle, bir kısım Sünni Müslümanlar tarafından da törensiz (yalnızca mevlid okunması ve muharrem orucu ile) anılır. Tutulan yaslar, savaşın gerçekleştiği Muharrem’in 10’unda (Aşure Günü) doruğa çıkar. Bu günde konuşmalar, canlandırıcı tiyatro gösterileri yapılır ve ağıtlar yakılır. Hz. Hüseyin’in ne uğruna feda ettiği özellikle vurgulanarak baskıya ve zulme teslim olmadığı belirtilir. Aynı şekilde Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da katledilmesi, Sünni İslam’da da üzücü bir olay olarak kabul edilip, Yezid Sünni cemaat içerisinde sıklıkla yerilse ve Sünnilikte isim olarak neredeyse hiç kullanılmasa da Ehli Sünnet inancı gereği yas tutmak Caiz olmadığından Kerbela Olayı, Sünnilikte Şiâ’dakine benzer bir şekilde her yıl törenlerle anılmaz.