Hz. Muhammed, Müslüman ahlakı için tek örnektir. Kur’anı Kerim’de Yüce Allah: “Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.” buyurmakta. Peygamberimiz, ailesi içindeki hal ve hareketleriyle, tüm ailesine örnektir ve hayatımızda ailemize nasıl davranacağımız konusunda örnek oluşturmaktadır.
Ailesini ve akraba ziyaretlerini de çok seven ve bu konunun önemini vurgulayan Peygamberimiz, kendisi küçükken ölmüş annesini hiçbir zaman unutmamış ve sıkça kabrini ziyaret etmiştir. Amcalarını, özellikle Ebu Talip’i çok severdi. Onu incitecek bir davranış yapmaz devamlı yardıma çalışırdı. “Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletli davranın.” diyen Peygamberimiz, çocuklar arasında ayrım yapmayı kesinlikle uygun görmemiştir.
Hz. Ali şöyle nakleder: “Hz. Peygamber, bizleri ziyaret etti ve yanımızda geceledi. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Bir ara Hasan, su istedi. Hemen kalkan Hz. Peygamber, su kabından su aldı. Çocuğa vermek için getirmişti ki, o sırada uyanmış Hüseyin, hemen bardağı alıp su içmek istedi. Hz. Peygamber, ona vermeyip önce Hasan’a verdi. Bunun üzerine, Fatma dayanamadı ve Hasan’ı Hüseyin’den çok seviyorsun, deyince, hayır ilk defa o istedi, cevabını verdi.” “Şüphesiz ki Allah, çocuklarınız arasında öpücüklerinizde de eşit davranmanızı sever.”
Bir baba olarak da Peygamberimiz, ailesindeki herkese eşit davranmış, ayrım yapmamıştır. Herkese hak ettiği değeri verirdi. Ailesinde kimseyi ayıplamaz ve küçük düşürmezdi. Yanlışları bile güzellikle çözerdi.
Peygamberimiz, 25 yıl evli kaldığı ilk eşi Hz. Hatice’yi çok sever ve daima iyilikle anardı. Kendisine ilk vahiy ulaştığında heyecan içinde eşi Hz. Hatice’nin yanına koşmuştu. Hz. Hatice, ona moral vermiş ve ilk Müslümanlardan olmuştu. Efendimiz, çok iyi bir aile reisi, şefkatli ve hoşgörülü bir babaydı. Hz. Peygamber, ailesi ve akrabaları ile uyumlu olmuş, düşüncelerine önem vermiştir. Hanım ve çocuklara nazik davranmak gerektiğini de eklemiştir. Peygamberimiz, evlatlığı Zeyd’i çocuklarından hiç ayrı tutmamış; yediklerinden yedirmiş, giydiğinden giydirmiştir. Peygamberimiz, çok misafirperver bir insandı. Gelenlere bizzat kendisi hizmet ederdi. Sık sık kimsesiz ve yoksulları evine davet eder yemek yedirirdi. Peygamberimiz yemeklerinden komşulara da göndermişlerdir. İnsanlara yardım etmede önceliği komşulara vermişlerdir. Peygamberimiz, “Allah’a ve ahiret gününe inanan, komşusuna iyilik etsin.” buyurur.
Peygamberimiz, akrabalarını sıkça eder, iyilik ve ikramlarda bulunurdu. Gençlik yıllarında ticaretle uğraşırken, kafile çıkmadan önce akrabalarını ziyaret eder, dönüşünde hediyeler getirirdi. Akrabalar arasında meydana gelen kırgınlıklarda ara buluculuk yapar, küs olanları hemen barıştırırdı.
Çocuklarıyla da yakından ilgilenen Peygamberimiz, sevgisini her fırsatta gösterirdi. Oğlu İbrahim, Medine’nin kenar semtlerinde oturan bir süt annenin yanında kalırdı. Peygamberimiz; evladının yanına gider; kucaklar, öper, koklar ve evine geri dönerdi. En küçük çocuğu Fatma’yı gördüğü zaman sevgiyle karşılar, alnından öperdi. Sonra da ellerinden tutarak yanına oturturdu. Peygamberimiz, ev işlerine yardımcı olmaktan da çok hoşlanırdı. Elbiselerini yamayan Peygamberimiz; evi süpürür, keçi sağar, alışveriş yapar, ayakkabı ve delik su kapları tamir ederdi. Develeri bağlar ve yemlerini verirdi.
Peygamberimiz insanların en cömerdiydi. Kendisinden bir şey isteyen hiç kimseyi boş göndermemiştir. Bir gün peygamberimize, bir parça kumaş hediye edilmişti. Buna ihtiyacı da vardı. Yanındakilerden biri “Bu ne iyi kumaş” deyince, peygamberimiz, kumaşı ona bıraktı. [“Allah’a ve ahiret gününe inanan, misafirlerine ikram etsin.”] Yine Peygamberimiz, “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz.” buyurarak israfı yasaklamıştır.
Torunları Hasan ve Hüseyin’i de çok severdi. Torunları, Peygamberimizin sırtına çıkarak binek oyunu oynarlar, Peygamberimiz de, torunlarını omuzlarında gezdirirdi. Bir gün Sevgili Peygamberimiz, secdedeyken torunlarından biri gelip sırtına binmişti. Torunu kalkana kadar peygamberimiz secdeden kalkmamıştı. Bu örnekler bile bize peygamberimizin, aile bireylerine karşı nasıl sonsuz sevgi, ilgi ve şefkat gösterdiğinin en iyi örnekleridir. Kadınların mirasçı olma hakkı yine İslamiyetle gelen güzelliklerdendir. O dönemde, kızlar, erkek çocuklardan ayrı tutulurdu. Peygamberimiz, erkek çocukların üstün görülme anlayışını yıkmıştır.
Çevresindekilerin gönlünü hoş edici şakalarında aşırıya kaçmayan Peygamberimiz, başkalarını kırmamaya, doğru sözler kullanmaya dikkat eder, sık sık şakalaşır ve gülerdi. Yaşlı bir hanım, Peygamberimizden cennet için dua etmesini istemişti. Peygamberimizin, “Hiçbir yaşlı kadın cennete gidemeyecektir.” demesi üzerine kadın üzülerek ağlamaya başlamıştır. Peygamberimiz gülümseyerek “Cennete girecek herkesin 30 yaşında ” olacağını söylemişlerdir. Abdullah bin Haris, Peygamberimizden daha hoş ve güler yüzlü bir kimseyi görmediğini söylemiştir.
Hz. Peygamber, tüm insanlar gibi yaşamında birçok sıkıntı ve güçlükle karşılaşmıştır. Tüm durumlarda duygularını ailesiyle paylaşmıştır. Çocukları dünyaya gelince sevinmiş, yedi çocuğundan altısının kendinden önce ölümüne ise çok üzülmüştür. Yine kuraklık yıllarında şikayet edilmemiş, sıkıntılara el birliği ile karşı konulmuştur.
Çok sade bir hayat Peygamberimiz, gençliğinde ve Hz. Hatice ile evlendikten sonra ticaret yapmış ve varlıklı bir aile hâline gelmiştir. Buna rağmen o hiçbir zaman sade yaşantısını terk etmemiştir. Kıyafetleri, sade ve gösterişten uzaktı. Eşyaları konusunda da israftan sakınırdı. İhtiyaç olmayacak eşya alınmaz, ihtiyaç olanlar kullanılırdı. Yemek israf edilmez, ekmek artıkları dahi atılmaz ve değerlendirilirdi. Sofrasında fazla çeşit bulundurulmazdı. Kızı Fatma’nın düğünü çok sade olmuş, lüks ve israf yapılmamıştır.
Peygamberimiz (SAV)in, öksüzlere karşı davranışının en güzelini, ünlü sahabe Enes bin Malik’e karşı görüyoruz. Küçük Enes, on yaşındayken peygamberimizin evinde kalmaya başladı ve vefatına kadar hizmet etti. Peygamberimiz, Enes’e her zaman çok iyi davranmıştır. Aynı şekilde diğer aile bireylerinin de ona iyi davranmasını isterdi. Bir defasında, bir hatasından dolayı Enes’i uyarmak isteyen eşine, “Bırakın çocuğu.” diyerek müdahale etmiştir.