İslam Peygamberinin soyu, yirmi birinci kuşaktan atası olan Adnan üzerinden Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’e kadar dayanmaktadır. Bu sebeple Hz. Muhammed’in de mensup olduğu Kuzey Araplarına İsmâilîler veya Adnânîler gibi isimler verilmiştir. Hz. Peygamber’in Adnân’a kadar soy kütüğü kesin ve tam olarak bilinmekte olup şöyle izah edilebilir: Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib (Şeybe) b. Hâşim b. Abdümenâf b. Kusay b. Kilâb b. Mürre b. Kâ’b b. Lüey b. Gâlib b. Fihr (Kureyş) b. Mâlik b. Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyâs b. Mudar b. Nizâr b. Mead b. Adnân. Adnân ile Hz. İsmail arasındaki dedelerinin adları ve sayıları konusunda ise ihtilaflar bulunmaktadır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in mübarek babası, Kureyş’in Beni Haşim kolundan Abdullah b. Abdülmuttalib, anneleri ise dönemin Kureyş kabilesinin Beni Zühre koluna mensup olan Vehb b. Abdümenaf’ın kızlarından Amine’dir. Hz. Peygamberimiz onların nikahlarından dünyaya gelmiş tek çocuğudur. Hz. Peygamberimizin babası tarafından dedesi Abdülmuttalib b. Haşim, babaannesi Fatıma bint Amr, anne tarafından dedesi Vehb b. Abdümenaf, anneannesi de Berre bint Abdüluzza’dır. Hz. Peygamberimizin mübarek babası Abdullah arkadaşları ve dostları arasında çokça beğenilen yakışıklı bir genç idi. Yüzünde diğer gençlerde mevcut olmayan farklı bir güzellik ve parlaklık mevcuttu. Bunun Hz. Peygamberimize ait (peygamberlik nuru yani nübüvvet nuru) olduğuna ittifak edilmektedir. Hz. Peygamber’in dedelerinden Abdülmuttalib; kaybolan Zemzem kuyusunu yeniden ortaya çıkarıp hizmet eder hale getirdiği sırada Kureyş’in bazı ileri gelenleri onu alaya alarak küçük düşürmek isterler. O esnada Haris’ten başka oğlu bulunmayan Abdülmuttalib onlara karşı savunmasız bir vaziyette olduğundan on evladı olursa bir oğlunu kurban edeceğine dair bir adakta bulunmuştu. Bir müddet sonra duaları gerçek olup on oğlu dünyaya geldiğinde gördüğü bir rüyada kendisine geçmiş zamandaki adağı yeniden hatırlatılmış, o da evlatlarından hangisini kurban edeceğini belirlemek için kuraya gitmişti.
Söz konusu bu kura, o esnada en küçük evladı olan Abdullah’a tespit edince onu kurban etmeye karar vermiş, lakin bu duruma başta kız evlatları olmak üzere pek çok kişi çokça karşı çıkmıştı. Söz verdiği adağını yerine getirebilmek amacıyla bir çözüm arayışında olan Abdülmuttalib kendisine yapılan bir tavsiye doğrultusunda Abdullah ile o günkü geleneklere göre diyet olarak kabul gören on adet deve arasında kura çektirmiş, fakat kura yine Abdullah’a isabet etmişti. Abdülmuttalib develerin sayısını onar onar yükselterek kuraya devam etmiş, sayı yüze varında kuranın develere denk gelmesi üzerine 100 devesini kurban etmiş; böylece evladı Abdullah’ı kurtarmıştı. Bundan dolayı Hz. Peygamberimiz, hem babası Abdullah’ın hem de büyük atası Hz. İbrahim’in evladı Hz. İsmail’in kurban edilmekten kurtulmasını hatırlatarak, “Ben iki kurbanlığın oğluyum” demiştir.