Kabe’deki olayları incelemeden önce önemli kişileri incelemekte yarar var… 18 yıl kraliyet muhafız alayının komutanlığını yapan Sünni Cuheyman ibn Muhammed ibn Seyf el Oteybi, meşru görmediği bir kurumunda çalışmak istemez ve görevinden ayrılır. Medine İslam Üniversitesinde öğrenime başlar. Hocalarının devlete bağlılığını aşırı bularak derslerinden uzaklaşmaya başlar. Kendi risalelerini kaleme alır. Arkadaşlarıyla alternatif dersler hazırlar. Devletin şeraitten çıktığını savunmaktadır. 20 Kasım 1979’da komutasındaki yüzlerce kişi ile Suudi hanedanına karşı bir isyana kalkışır.
Amacı Mehdilerin sonuncusu olarak gördüğü kayınbiraderi Muhammed Abdullah el Kahtani’yi Kabe’de halka duyurmak, İran’da o sıralar yeni gerçekleşmiş olan Molla Devrimine benzer bir isyan hareketini başlatmaktır. Esasen 43 yaşındaki Cuheyman, kukla yönetimin İslam’dan saparak küfre yöneldiğini ve Amerika’ya petrol ihracatının durdurulmasını savunmakta. Mehdilik kavramını da unutmadan açıklayalım; Şii inanç dünyasının temel kaidelerindendir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in torunlarından on ikinci “imam” olduğuna ve günün birinde ortaya çıkarak dünyayı düzenleyeceğine inanılır.
Vahabi Amerikan yalakalar yönetimi ısrarla “Bunlar dinden çıkmış bir topluluk” olarak açıklamalar yapıyor, Cuheyman ise yönetimi batı kuklası olmakla suçluyordu. Amaçlarını ise özet olarak şu şekilde belirtebiliriz.
1- İthal değerlere son verilerek İslamiyet adaletinin yerleştirilmesi, batıyla ilişkilerin kesilmesi.
2- Babadan oğla kraliyet düzeninin yıkılarak İslam devletinin kurulması, Suud ailesinin yargılanması.
3- Ülkeyi emperyalist ve yabancı firmalara ortak yapanların cezalandırılması.
4- İhracatının durdurulması, petrol üretiminin azaltılarak milli servetin heder edilmemesi…
5- Tüm yabancı askeri uzman ve danışmanların yurt dışı edilmesi, yabancı üslerin kaldırılması…
Güneşli bir kasım sabahında Mekke’deki Kabe Harem-i Şerif’te 100 bin kadar hacı, Şeyh Muhammed b. Sebil’in imamlığında kılınan sabah namazı sırasında esir alınır. Eylemciler namazın bitmesini bekler ve “Allahuekber” sesleriyle işgale başlar. Kimi kaynaklara göre 1000 kimilerine göre 500 veya 243 kişi olan gruptan bazıları kapıları kapatırken bir kısmı da güvenlik kuvvetlerini tutuklar ve şehre hakim minareleri işgale başlar. İçeridekiler Zemzem kuyusu etrafını, dışarıdaki gruplar ise Mekke içinde bulunan Ebu Kubays dağına mevzilenir. Çevredeki evlerde de devrimci güçler yerleştirilir. Cuheyman ibn Muhammed, Harem-i Şerif’i 4 gün boyunca elinde tutan bir grubun Mekke yönetimini de ele alacağı hükmüne dayanarak Harem-i Şerif’i 4 gün elde tutmaya yönelik bir kıyam hareketi başlatmıştır.
Devrimcilerin tüm hazırlıkları çok önceden başlamış, Kabe’nin altında bulunan eski zamanlardan kalma dehlizlere aylar boyunca gizlice mühimmat ve yiyecek depolanmış, şehre giden uzantıları, Ecyad Kalesi’ne uzanan yeraltı yolları da tutularak baskından sonra güvenlik güçlerinin Haremi-Şerif’e girmeleri imkansız hale getirilmişti. Kimi kaynaklar cenaze namazı kılmak maksadıyla silahların tabut içinde sokulduğu bilgisini verir.
Korkuya kapılan hanedan; polis ve askerlerin silahlarını toplar, afiş dağıtılmasını önlemek için postaya denetleme koyar, sokağa çıkma yasağı uygulanmasına başlar, öğrencilerin devrimcilere katılmaması için okulları kapatır, tüm telefon bağlantıları kesilir – havaalanları kapatılır, yabancılar sınır dışı edilir ve elçilik korumaları arttırılır. Cidde’deki polis müdürlerinden birisi silahlarının alınmasını şöyle yorumlar; “O günlerde, ellerinde bıçaklı bir gurup eşkıya üzerimize saldırsa geri döner kaçardık.”
Eylemcilerin konum ve mevzilerini tespit etmek üzere Kabe üzerinde uçan birkaç tane helikopterle resimler çekilmeye başlandı. Devrimci güçler bu uçaklardan iki tanesini düşürse de bir kısmı atılan zehirli ve kimyasal silahlarla şehit oldu. Kör, sağır ve şehit olan savaşçılardan geride kalanlar ikinci kata indi. İnkılapçılar o ana kadar 3 bine yakın kukla yönetim askerini telef etmişti. Şimdi olduğu gibi o zaman da Amerika’dan medet uman rejim Amerikan komandolarını yerel kıyafetler içinde tankların açtığı gediklerden alana soktu.
Kukla rejiminin yalvarmaları üzerine gelen Amerikan birlikleri daha önceden hiç kullanılmamış uçaklar getirir. Uçakların her birinin havada, belirtilen doğrultuda durabilmelerini sağlayacak şekilde biri önde, diğeri arkada iki adet pervaneleri vardı. Uçaklarda, kimyasal ışınlar ve kullanılması yasak olan zehirli gaz bombaları bulunuyordu.
Çarpışmalar o kadar şiddetli olur ki Kabe etrafındaki dağlardan caminin avlusunu görebilenler, tavaf yerinin özellikle, Makam-ı İbrahim ve Hacer-i Esved çevrelerinin cesetlerle dolu olduğunu söyler. Öbeklenmiş cesetlerden çıkan kokular insanı öldürebilecek derecededir. Mekke’deki hastanelerin dolmasından sonra Cidde hastanelerine yaralı nakliyatı yapılır.
Kabe Mescid-i Haram meydanında son bir gaz saldırısı yapılır. 22 günlük savaşta sona gelinmektedir. Yakıcı silahlar yüzden fazla mücahidin şehit olmasına yol açar. Direniş sürmektedir. Enformasyon bakanı Yemani direnişçileri şöyle tarif etmektedir: “Bu isyancılar eşsiz ve son derece yoğun bir direniş gücüne sahipler. İyi nişan alıyorlar ve askerleri hedef ediniyorlar. Bunun için, isyancıları şaşırtmak gayesiyle bazı askerler, askeri üniformalarını çıkarmak zorunda kaldılar.” Ağır silahlarla yapılan saldırı sırasında Mescid-i Haram’ın depolarından dört tanesi tahrip oldu. Kapıları büyük çapta zarar gördü. Suud askerleri ortaya atılarak masum insanların üzerilerine ateş açmaya başladılar. Pakistanlı gazeteci Ziauddin Sardar Suudi hükümetinin Fransızlardan önce CIA ajanlarını ulema fetvasıyla kağıt üzerinde Müslüman yaparak çatışmaya soktuğunu belirtir. Tam 14 asır boyunca Müslüman olmayan hiç kimsenin giremediği Mekke’ye yabancılar girmektedir. Fransız anti-terör timi ise daha sonraları yeraltı tünellerine önce su sonra elektrik verdiği iddiasıyla tanınacaktır.
Çatışmalar sonunu Mehdi Kahtani ölür, Cuheyman İbni Muhammed ve devrimci arkadaşları yaralı olarak yakalanır. Cuheyman’ın önce kolları kesilir ve dağlanır, bir gün sonra ise kafası kesilerek idam edilir. 8 Ocak 1980’de 8 vilayette idamlar yapılacak ve yüzlerce kişi asılacaktır. Asılmadan önce mahkumlara işkenceler yapılır, elleri ve ayakları kesilir.
Özetle: Kukla Suud yönetimi, önceleri tifo salgını olarak geçiştirdiği hadiseyi”birkaç kişilik” isyan düzeyine yükseltmiş, devrimciler karşısında başarılı olamayınca da kucağında zıpladığı Amerika ve Fransızlardan yardım istemiş. Sapık Vahabi Arap zihniyetinin Allah belasını verir inşallah…