Sovyet botanikçisi Nikolai Vavilov’a göre günümüzde ana vatanı Ermenistan ve yöresi olarak görülen Kayısının kaynağı Çin’e kadar uzanmaktadır. Antartika dışında her yerde kolayca yetişebilen kayısı, Akdeniz’in ılıman iklimini tercih eder ve bir ağacın ortalama ömrü 20 seneyi bulabilir. 12 metreye uzanan 40 cm çaplı ağaçlar ilkbaharda meyve vermeye başlar.
A-C-K-E vitaminleri açısından zengin bu meyve, hazımsızlık, kabızlık, kulak çınlaması, yüksek ateş, cilt hastalıkları, kanser ve anemi gibi bir çok rahatsızlığa karşı etkili bir doğal ilaçtır. Reçeli yapılabildiği gibi dalından koparılarak da, kurutulmuş olarak da tüketilebilir. Doymuş yağ, sodyum veya kolesterol içermeyen; Afrodizyak olarak da başvurulan kayısının 17. yüzyılda tümör ve ülsere karşı etkili olduğuna inanılırdı.
- Lif açısından zengin; sindirime yardımcı kayısı, çeşitli mide-bağırsak rahatsızlıklarını ve kabızlığı önler.
- Potasyum kaynağıdır ve bu madde vücutta elektrolit dengesini korumak için gereklidir.
- Hücre hasarını gidermeye yardımcıdır. Cilt gelişimine faydalıdır.
- Solgun ve sarı renkte olanları değil turuncu olanları yemek için tercih etmelisiniz.
- Bir kayısıda sadece 17 kalori vardır.
- Latince’de kayısı “erken olgunlaşan şeftali” manasına gelen praecocquum olarak adlandırılır.
- Bu bakımdan kayısı şeftali ile de akraba sayılır.
- Çin’de kayısının kadınların doğurganlığını artırdığı düşünülürdü.
- Dünya üzerinde 2 bine yakın kayısı çeşidi olduğu iddia edilse de pek inandırıcı gelmedi.
- Kayısı suyu gerekli vitamin, mineral, kalori ve su sağladığı için ateşlenen hastalara verilirmiş.
- Artrit veya gut hastalığından muzdarip kişiler için vücuttaki iltihabı azaltıcı etkisi fayda sağlar.
2016’da ilk beş kayısı üreticisi Türkiye, İran, Özbekistan, Cezayir ve İtalya olarak öne çıktı. Bademin yakın akrabası olan ve 4 bin yıllık bir geçmişse sahip kayısı, gül ailesinin (rosaceae) bir üyesidir. ABD’nin kayısı ihtiyacını ise yüzde 95’lik oran ile tek başına Kaliforniya karşılamaktadır.