Bir dış tetikleyici olmadan gürül gürül yanan, bir anda parlayarak durduk yere alev alan insanlar hadisesi; filmlere kitaplara konu oluyor. Bugüne kadar teknik bir izahı yapılamayan parapsikolojik bu olay, yüzlerde kurbanın canını aldı. Bir çoğu da “basit ev yangını” kategorisinde geçiştirilip gitti. İçten içe yanmalar için iki farklı görüş öne sürülüyor. İlki, durumun bilimsel bir kaynağı olduğunu öne sürerken diğer grup ise hadiseye tamamen “cin-cinayet” eksende yaklaşıyor.
Hücresel nükleer reaksiyonlar, ters mum veya fitil efekti tanımlı ilk teorilere göre; vücut yağları ile alkol birleştiğinde böyle bir anda tütebiliyoruz. Bu izaha göre yağlarımız kıyafetler tarafından nedensizce emiliyor. Kazara ateşle buluştuğunda da bir anda yanıveriyoruz özetle. Vücuttaki statik elektriğin ani yükselmesinin nedensiz bir parlamayla tetiklenip vücudun ateş alması durumu da öne sürülen ikinci iddia.
- Dünyada son 300 yılda kayıtlara geçen 232 kendiliğinden yanma vakası bildirilmiş.
- Depresyon ve anksiyete hastası kurbanların çoğunun, obezite ve diyabet gibi şikayetleri var.
- Negatif düşünceli, etrafı negatif enerjiyle çevrili bazı insanlar kendi cehennemlerine düşüyor denmekte.
- İşin garibi; hızlı ve etkili yanma sağlayacak bir hızlandırıcı madde izine de kesinlikle rastlanmıyor.
- Kendiliğinden yanma olaylarını konu eden “De Incendiis Corporis Humani Spontaneis” adlı bir kitap mevcuttur.
- Başka bir şaşırtıcı durum, cesedin yanı başındaki eşyaların yangından zarar görmüyor olması.
- Vakalarda yanan vücuttaki yağın sıvılaşarak yere akmış olduğu görülüyor.
Resmi kayıtlara göre 1944’te olaydan canlı kurtulan Peter Jones, hiçbir sıcaklık hissetmediğini veya alev görmediğini ifade eder. Ayrıca acı da duymamıştır. George I. Mott (1928-1986) sanırım en son “yanan” ancak 19.yüzyılın başından beri bir çok farklı isim kayıt altına alınmış. Farklı bir teori daha paylaşalım: “İç enerjideki nedensiz artış esasında ruhun kontrolsüz yükselmesinden kaynaklı bir yanmadır.” Uzmanlar tüm kemikleri kül edecek ısının 2500 derecenin üzerinde olması gerektiğini belirtmiş. Krematoryumlar, ölüleri çok yüksek ısılarda bir iki saat yakarak tamamen külleştirebilirler, ki o zaman bile geriye birkaç küçük parça kalır.
Resmi kayıtlara geçmiş çok sayıda isim ve hikaye olsa da durumu özetlemek adına tüm bu detayları makaleden uzak tuttuk. Bir sonraki yazımızda “başımıza taş yağacak” efsanesini analiz etmeyi umuyoruz.