İnsanı etki altına alan, hasta eden bir takım hadiseler vardır ki, tıp bunlar için henüz kesin bir kanıya varamamıştır. Gerçek nedenleri hakkında net ve açık bilgiler verilememektedir.
Örnek verebiliriz elbette; en bilineni, “nazar etme,” “göz değme” dir. Nazar hadisesinin İslam şeriatına göre gerçek olduğu, nazarlanan hastalanmasına, hatta ölümüne dahi sebep olabileceği de bilinen ve kabul edilen bir gerçektir. Sorunuza net cevap vermek gerekirse; “Nazar ve diğer benzeri hastalıklar için kurşun dökülmesi veya döktürülmesi dinimizce doğru değildir.”
Nazarın bir gerçek olduğunu ve kişinin kaderiyle dahi yakından ilgisinin olduğunu ifade eden Peygamber Efendimiz (asm) bizlere şöyle seslenmektedir: “Nazar haktır, kader ile yarışan bir şey olsaydı, nazar değme işi yarışıp onu geçerdi (ya da bazı kaynaklara göre kaderi değiştirirdi).”
Nazarın kaderle her ne kadar bir ilgisi olsa da onun etkisini yaratan hiç şüphesiz yine Cenab-ı Hakk’tır. Yoksa bizzat isteyerek ya da istemeden nazar etmiş kişi o hadiseyi veya kötü etkiyi meydana getirmiş değildir. Nazarı olabilecek kişi bir şeye veya nesneye baktığı andan itibaren Cenab-ı Hak o şeyde zararı yaratmaktadır. Zira iyiliği de kötülüğü de yaratan şüphesiz Allah’tır. Allah’ın (CC) yüce iradesi dışında hiçbir şey meydana gelmez.
Nazar etmenin, kişinin helak olmasına dahi etki eden yapısını ve detaylarını Peygamber efendimiz (asm)’den öğreniyoruz. Câbir bin Abdullah’ın – bizlere kadar ulaşan – rivayet ettiği hadiste şöyle buyurulmaktadır: “Göz değmesi haktır. Deveyi kazana, insanı da kabre (mezara) girdirir. (sokar)”
İzah edelim; nazara uğrayan koskoca bir deve nasıl ki ölüp, eti kazana giriyorsa, aynı şekilde nazar edilmiş kişi de hayatını kaybedip mezara girebilmektedir. Hadis-i şeriften nazarın yoğun tesirinin yalnız insana bağlı kalmadığı, bütün mahlukata, hatta insanı dikkatini celbeden her türlü şeye de zararının bulunabildiği anlaşılmakta.
Asr-ı saadet’te yani peygamber efendimizin zamanında geçen, nazarla alakalı yaşanmış ciddi bir olaydan, Müslümanın beğendiği bir şey ya da durum karşısında nasıl davranması, neleri ne kadar söylemesi gerektiği, nazar etmenin din kardeşini öldürme dahi sayılabileceği, nazara uğramış yahut nazar eden kişilerin neler yapması gerektiği ile alakalı genişçe bilgiler bulmak mümkündür.
Sahabîlerden Amr bin Rebia, Sehl bin Huneyf’e yıkanırken tanık olur ve nazar eder. Sehl çarpılmış gibi bir anda yere yıkılır. Alıp Peygamberimiz (asm)’in bulunduğu yere naklederler. Yaşanan bu hadiseyi ve detaylarını öğrenen Peygamberimiz (asm) “Kimden şüphe ediyorsunuz?” diye sorar. Sahabîler, Amr bin Rebia’nın adını verirler. Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) Amr’ı azarlayarak, “Sizden biriniz neden din kardeşini öldürüyor? Biriniz kardeşinde beğendiği, hoşuna gittiği bir şey gördüğü zaman ona mübarek olması için dua etsin (Mâşallah, Bârekallah gibi sözler söylesin)” buyurur.
Daha sonra Peygamber efendimiz (asm) bir miktar su ister ve nazar etmiş Amr’ın abdest almasını emreder.
Bir nevi abdeste benzer bu işlemi alimlerimiz bizlere şu şekilde anlatırlar. Kabın içine su konur. Nazar eden bir avuç alarak ağzını çalkalar ve daha sonra suyu kabın içine püskürtür. Sonra aynı su ile yüzünü yıkar, sonra sol eline aldığı su ile sağ elini yıkar, sağ eliyle de alarak sol elini bileklere kadar yıkar. Devamında sağ ve sol dirseklerini yıkar. Dirseğini ve omuz arasını da yıkar. Ayaklarını, sağ ve sol dizini de yıkar. El ve ayaklarını yıkadığı esnada, kolunu ve dizinden altını yıkamaz. Daha sonra sağ böğrünü aşağı doğru yıkar. Tüm bu uzuvların yıkanması tamamlandıktan sonra su aynı kapta biriktirilir. Nazar eden kişi bu işlemleri tamamladıktan sonra su kabını alarak nazar ettiği kimsenin arkasında durup başına döker. Kullanılan bu su pis kabul edilmemektedir. Bunu Peygamberimizin (asm) bizzat kendi tatbikinden anlamaktayız.
Peygamberimizin bizlere kısaca tarif ettiği ve İslam alimler tarafından da genişçe nakledilen bu usulün bilinmeyen pek çok faydası şüphesiz ki vardır. En azından nazar şüphesinden kurtulmak için bu sünneti yapmak yaymak gerekir. Bu yıkama ve dökme işi sahabîler tarafından da çeşitli zamanlarda tatbik edilmiştir. Devam edelim; bu iş yapıldıktan sonra nazar eden kişi bereket duasında bulunarak, “Mâşallah, Lâ kuvvete illâ billah” derse, meydana gelebilecek zararı yüce Allah’ın (CC) şüphesiz gidereceği ifade edilmektedir. Tesir ve şifa sadece yüce Mevla’dan umulmalıdır.
Nazardan ve gelebilecek yıkıcı zararlardan devamlı yüce Allah’a sığınmalıdır. Hz. Âişe (ra)’den öğrendiğimize göre, Peygamber efendimiz (SAV) göz değmesine karşı rukye yaparak dua okumasını emretmiştir. Peygamberimiz (SAV)’in göz değmesi karşısında etkisinden korunmak için hangi dualara devam ettiğini ve neler yaptığını Ebû Said el-Hudrî (RA) bizlere şöyle nakletmektedir:
Peygamberimiz, “Cinlerin ve insanların nazarından Allah’a sığınırım” gibi dualarıyla üç harflilerin nazarından, devamında da insanların nazarından yüce Allah’a sığınırdı. Sonrasında da çoğumuzun bildiği Muavvizetân (Felâk ve Nâs Sûreleri) inince bu sûrelere devam etti. Diğer duaları terk etti.”
Görülebileceği üzere, nazar eden ve zararlı etkileri bulunabilenler yalnız insanlar değildir. Aynı zamanda cinler de nazar edip, bizlere zarar vermektedir. “Cinlerin nazarı oktan daha sür’atli geçer.” diyen bazı İslam büyükleri göz değmesini, cinlerin çarpması ve nazar etmesi mânâsında da anlamaktadırlar.
Peygamberimiz (asm)’in devamlı olarak uyguladığı ve bizlere de önerdiği manevi terkiplerden başka yollara başvurup şifa aramak bir Müslümana yakışmaz. Cahiliye devrinin bazı Arapları birtakım rahatsızlıklarından ötürü boyun ve kollarına çeşitli boncuklar takarlardı. Doğal olarak deva ve şifayı da o taktıkları şeylerden umarlardı. Şirk kokan, inancına aykırı bu tip işleri bizlere şiddetle yasaklayan Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Kim bir şey takarsa bütün işleri o taktığı şeye teslim edilir.”
Böylece takılan o nesnenin kişiye bir fayda vermeyeceği, ayrıca Müslümanın tüm ümidini ona bağlayışıyla da inancına zarar geleceği anlaşılmış oluyor.
Nazardan korunma maksatlı manası belirsiz ve ne olduğu bilinmeyen bir takım muskalar yazıp kullanmak yahut popüler kültürün de etkisiyle “nazar boncukları” takmak medet ummak dinimiz İslamın inancına uymayan batıl ve son derece zararlı adetlerdir. Bu tip nesneleri insanın takması caiz olmadığı gibi, bir hayvana yahut eşya üzerine takmak da aynı şekilde uygun değildir. Peygamberimiz (asm)’in haram kabul ettiği bazı şeyler arasında nazarlık takınmak da sayılmaktadır.
Bu işleri andırır ve halk arasında “mum eritmek”, “kurşun dökmek” veya “ot yakarak baş üstünde dolaştırmak” gibi hiçbir mânâsı bulunmayan işlerle başvurmamak lâzımdır zira Cenab-ı Hak her türlü derdi verirken, meşru olarak dermanını da bizler için yaratmıştır. Mü’min ölçü olarak sünneti kabul etmeli, o çizgiden sapmamaya çalışmalıdır.