Şeytan hakkında bilgiler – İnsanoğluna musallat olarak onu İslamdan saptırmaya çalışan varlık Şeytan olarak adlandırılmıştır. Rahmetten ve hayırdan uzaklaşmış, helake maruz kalacak yaratık demektir. Çoğulu şeyâtîn olan şeytan kelimesinin manası itibariyle; “haktan ve hayırdan ayrılarak uzaklaşma, muhalefette bulunmak” anlamındaki şatn (şütûn) veya “öfkesinden yanıp tutuşmak” manasındaki şeyt kökünden türediği ileri sürülür. İbrânîce’deki karşılığı satan’dır; stn, sut/sth köklerinden türediği kabul edilir. Açıklamasında; karşı gelmek, suçlayarak düşmanlık etmek manasına rastlanır. Yine kelime kökleri; sadakatsiz ve inançsızlığı, gezinerek hareket ve rahatsız eden ifadelerine karşılık gelir. Farklı dil bilimciler, şeytan kelimesinin kökeni Hristiyan-Yahudi geleneğinden gelir ve buradan Arapça’ya geçer teolojik tezinde ısrarcıdır. İslam öncesi Arap toplumlarında “insan üstü varlık” olarak görülen “cin”, uzmanlara göre Yahudi geleneğinde de rastlanan bir kelimedir.
Şeytanı ifade etmek sıkça kullandığımız iblis, “ümit keserek pişman olan, söyleyeceği bir şey olmadan şaşırıp kalan” anlamlarındaki” iblâs kökünden türer. Bu kelimeyi de yorumlayan uzmanlar iblîs kelimesi esasen en büyük şeytan demek olan diabolos‘tan türer ve Arapça’ya Grekçe’den geçmiştir derler. Kelime kökeni; yine bir kısım dilcilere göre de Arapça’ya İbranice’den geçen, Şeytan’ın Allah’a isyan etmeden önceki adı Azâzîl‘dir. Sıkça şeytan kelimesini kullanırız ancak Şeytan’ı farklı şekilde tanımlayan; ifrît, tâğūt, cân gibi kelimeler de kullanılmakta “garûr” (aldatan) ve “mârid” (alabildiğine inatçı) kelimelerine de rastlanılabilmektedir.
Cahiliye devrinin Arap topluluklarına göre yaratılmışların en çirkini olarak tanımladıkları şeytan, meskeni ateş olan habis bir ruhtur. Göklerden haber çalanına mârid, bu hususta üst seviyelerde olup fazlasıyla yetenekli olanına ifrit denir. Bir kişi şairse kendisine ilhamda bulunan bir şeytanı (cini) mutlaka vardır görüşü de hakimdi.
Tüm Başlıklarımız
İslam’da Şeytan
Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de on bir yerde iblîs, on sekizi çoğul olmak üzere seksen sekiz yerde ise şeytan kelimesine rastlanır. HZ. Âdem’in (AS) yaratılışının sonrasında, secde etmelerinin meleklerden istendiği dair dokuz ayette iblîs kelimesi, HZ. Âdem (AS) ile eşinden gelip çoğalan insanoğluna düşmanlık edip çeşitli desise ve hilelerle aldattığını bildiren ayetlerde ise şeytan kelimesi geçmektedir. İblîs ve şeytan kelimelerinin görülebildiği ayetler haricindeki birçok ayette de insanın bu konumuna ve mücadelesine dikkat çekilmektedir. Kendisinin; üstün olduğunu düşündüğü ateşten, HZ. Âdem’in ise çamurdan yaratıldığını ileri sürerek kibirlenir ve Allah’ın (CC) emirlerine karşı gelir. HZ. Âdem’e melekler secde edecek ancak şeytan etmeyecektir. Şeytanla insan arasındaki münasebet ve mücadeleye temas eden birçok ayet Kuranı Kerim’de görülebilir. Cenâb-ı Hak, hayır ve rahmetinden uzaklaştırdığı şeytana Kıyamet gününe kadar müsaade verir. Şeytan, insanlığa vesvese vermeye çalışacak, hileli yöntemleriyle batılı hak gibi gösterip doğru yoldan bizleri saptırmaya çalışacaktır. Selim fıtratı bozulmayacak insan alimlerinin çoğunluğuna göre yüce Mevla nazarında meleklerden de üstündür.
HZ. Adem ile eşi HZ. Havva’nın Cennetten Kovulması
Allah’ın (CC) yoğun ikazlarına rağmen HZ Âdem ile eşi Havva şeytanın vesveselerine kanıp yasak meyveden yani elmadan yerler, bunun cezası sonucu cennetten çıkarılmış, böylece dünya üzerinde kıyamet gününe kadar sürecek insanlık hayatı başlamıştır. Artık kıyamete kadar bu hayatta; zaman zaman hak yoldan çıkanlara adaletiyle ceza veren Allah’ın (CC) koyduğu kanunlar (Kuran ve Sünnetullah); hayrın temsilcisi melekler, tümüyle şerrin ve melanetin temsilcisi şeytan, son olarak da hayrı da şerri de seçebilen, lakin aklı, fıtratı ve iradesiyle vahyin aydınlattığı yol üzerinden yüce mevlayı bulma imkanına mazhar kılınacak insanoğlu vardır.
Bununla beraber; akla rağmen gerçekleri anlamamazlıktan gelen, gözlerine rağmen hakikati göremeyecek, duya bilmesine rağmen ilahi sözleri duymayan ve Kur’an’ı Kerim ifadesiyle şuursuz canlılar sürüsü gibi olan (el-A‘râf 7/179) insanlar da bulunmaktadır. MEVLA; sinsi, yanıltıcı, azgın, kışkırtıcı, yanıltıcı olduğunu haber vermekte, aldatma ve hilelerine dikkat çekmekte, uzak durulmasını emrederek önceki peygamberleri zamanında yaşayan insanlara yönelik manevi tahribatların altını çizmektedir.
Hadislerde Şeytan
İnsanı kötülük işlemeye, Allah’tan uzaklaştırmaya ve ibadetleri bozmaya teşvik edici Şeytan, kelime olarak pek çok hadis kaynağında da görülebilmektedir. Her türlü kötü davranışta etkisine işaret edilmekte, özendirici, aldatıcı oyunlarına dikkat çekilmektedir. Meselâ dinimizde zekat ve infak bir emir olduğu halde şeytan; “malını neden karşılıksız veriyorsun vesvesesiyle, beraber mi kazandınız” diyerek bu önemli mali fedakarlığı önlemeye çalışır. Bu tip harcamalar yaparsan muhtaç duruma düşersin diyerek insanları korkutur (el-Bakara 2/268). Hadislere göre ezanı duyduğu zaman yellene yellene kaçan şeytan bir süre sonra geri dönüp namaza başlayan Müslümanlara vesvese vermeye çalışır. Hz. Peygamber (SAV) şeytanın şerrinden Allah’a sığınır ve her Müslümanın Allah’a sığınmasını emreder.
Resulullah, şeytanın şerrinden korunabilmek için kelime-i tevhidi bırakmamayı, başta Âyetü’l-Kürsî olmak üzere Haşr suresinin son üç ayetini ve Kur’an okumayı tavsiye eder.
Şeytanın Mahiyeti ve Varlığı
Şeytanın gerçekte bir varlığa ve bir bedene sahip olup bulunmadığı konusunda farklı yorumlar ileri sürülmüştür. Onun cinlerden olduğunu (el-Kehf 18/50) ve ateşten yaratıldığını bildiren ayet ve hadisleri esas alan kelâm ve tefsir âlimleri şeytanın kendine has bir varlığının bulunduğunu kabul etmektedir. Kur’an’da geçen “min mâricin min nâr” ifadesi alimlere göre; “yalın ateş”, “dumansız saf alev” ve “yükselen sarı yeşilimsi sarı alev” demektir. Yine “nâr-ı semûm” zehirleyici ateş olarak tasvir edilir. Bazı ulema söz konusu ateşin dünya üzerindeki ateşten yetmiş kat yoğun ve çok etkili olduğunu ifade etmektedir. Mutezile mezhebi, bedensiz hayatı mümkün görmez, “şeytan bedene sahip olmalı ki faaliyette” bulunabilsin görüşündedir. Şeytanın gerçek bir varlığı bulunduğunu kabul edenler de mevcuttur. Sûfîlere göre ise şeytan cismani bir varlık değildir, ruhanî cevher dedikleri mücerret nefisten ibarettir. Şeytanın gerçekte bir varlığı vardır görüşünü kabul eden müfessir, düşünür ve alimlerden bazıları şeytanla cinler arasında bir ilişkisi kurar. Genellikle cinlerin atası olarak görülen cân ile İblisin aynı varlık olduğunu iddia edenler Hz. Peygamber’in herkesin bir şeytanının bulunduğunu belirten hadisinden beslenir.
Cinlerden olan İblîs” el-Kehf 18/50’de istisna tutulmakla birlikte, Kur’an’ı Kerim’de meleklerin HZ. Âdem’e secde ettiği belirtilir ancak başlangıçta Şeytan’ın melek olup olmadığı bilinmemektedir. Alimler bu konuda da görüş bildirirler. Bir kısmı şeytan daha önce melekti derken, bazı müfessirler Şeytan melek değildi meleklerin arasında bulunan bir cindi görüşündedir. Ulemaya göre meleklerden olsaydı isyan etmeden her istenileni yerine getirirdi. İbn Teymiyye şeytanın görüntü itibariyle melek, aslı itibariyle cinlerden sayıldığını savunur. Kur’an’da şeytanın dostları, ordusu, zürriyeti ve yandaşlarından söz edilmekte, yine onun bir “başı”, hadislerde ise boynuzu olduğu vurgulanmaktadır. Kuranı Kerim ve hadislere bağlı olduğumuz düşünüldüğünde şeytanın gerçekte bir varlığının bulunduğunu ifade etmek mümkündür.
Katâde b. Diâme gibi bazı alimler şeytanın zürriyeti İblisin soyundan gelenlerdir olup bunlar üreyerek çoğalır derken, bazı alimlere göre şeytanın zürriyetinden maksat insanlardan ve cinlerden onun yolunu izleyenlerdir, aslında şeytanın zürriyetsizdir. Şüphesiz en doğrusunu Allah (CC) bilir.
Şeytan Görülebilir mi?
Şeytan hakkında ilginç bilgiler – Şeytanın görülüp görülemeyeceği tartışılır durur. Şeytanın bir cismi olabildiğini kabul eden Ehl-i sünnet uleması, onun çeşitli şekillere bürünüp insanlara görünmesi için engelin bulunmadığı ittifakın dadır. Bizler de ehli sünnet alimleri gibi düşünürüz. Kur’an’da ve hadislerde şeytanın; Hz. Muhammed (SAV), Hz. Mûsâ, Hz. İbrâhim, Hz. Âdem ve Hz. Süleyman’la konuştuğunun haber verildiğini, Bedir Savaşı sırasında Sürâka b. Mâlik’in şekline girerek müşrikleri önce cesaretlendirdiğini, devamında da sırt çevirdiğini delil olarak verirler.
Yine Mutezile; “Şeytan kendi grubu ile birlikte göremeyeceğiniz yerden sizi görür” ayetinden hareketle (el-A‘râf 7/27) Şeytanın hiçbir zaman görülemeyeceğini ileri sürer. Yine de tüm alimler şeytanı kendi şekliyle görmenin mümkün olmadığını savunur. Şekle bürünmüş halde görülmesi teorik olarak mümkün olabilir ancak fiilen mümkün değildir, zira peygamberin onayı olmadan görülenin şeytan olup olmadığını anlayamayız. Peygamber efendimizin beyanları onun gerçek-mecazi varlığının bulunduğunu kanıtlar niteliktedir.
İslam, şeytanın insan üstünde mutlak hakimiyeti bulunduğu, istediğini yaptırabildiği anlayışını reddeder; zira Kur’an’da şeytanın gücünün sınırları, hile ve tuzaklarının zayıflığı bildirilmektedir. Tek mahareti insanları tahrik ederek yoluna uymaya çağırmaktan ibarettir. Uyup uymamak ise nefse kalmış bir olaydır. Salih inananlar üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır. Burada şu konuyu da ifade edelim; kişinin yaptığı kötülükler için şeytanı bahane etmeleri gerçekçi değildir ve yüce Allah katında herhangi bir kıymete sahip değildir.
Şeytan’ın özellikleri – Teymiyye, faiz yiyenlerin şeytan çarpmış gibi kalkacağını bildiren el-Bakara 2/275 ve Peygamber efendimizin “şeytan insan vücuduna kanın dolaşması gibi nüfuz eder” hadisini delil göstererek cinlerin bedenlere girip etkileyebildiğini ileri sürmüştür. İbn Teymiyye ile ittifak eden alimler sara ve benzer hastalıkları şeytanla ilişkilendirirken diğer bazı alimler ise görüşe temkinli yaklaşıp cin ve şeytanın fiziksel yapılarımız üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığını söylemiş ve şeytanın Kur’an’daki, “Benim size karşı etkili bir gücüm yoktur” sözünü (İbrâhîm 14/22) delil olarak almışlardır.
Meryem 19/68, “İnkarcılar şeytanlarla beraber haşderilecektir.” der. Ez-Zuhruf 43/36-38’de dünyada bir arkadaş gibi onunla birlikte hareket edenlerin kıyamet günü, “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı” diyeceğini bildirir.
Kıyamet günü hesaplar görülür cennet ve cehennem ehli yerlerine gönderilir. Devamında şeytan cehennemliklere hitap ederek yüce Mevlanın gerçek vaatlerine karşılık kendisinin boş vaatlerde bulunduğunu, ancak çağırmanın ötesinde insanlar üstünde etkisinin olmadığını, nefsine ve arzularına uyanların süslü vaatlerine kandığını belirtecek, ne kendisinin onları ne de onların kendisini kurtarabileceğini ifade edecektir (İbrâhîm 14/22).