Türk Kültüründe Cadı ve Hortlak İnanışları

Son yıllardaki genel inanışların da etkisiyle cin ve peri olarak revize edilen kültürümüzdeki cadı ve hortlak inanışları; kan içme, ölünün dirilmesi gibi yerel kültür özelliklerini kaybetmiştir. Önceleri bu tip şeylere inanmadığını söyleyen folklorumuzun usta ismi Evliya Çelebi’nin eserlerinde, ham hamam vs tasvirlerle beraber bu tip hikayelere de rastlanır. Bilinen en eski “Vampir” hikayelerinden birini onun naklettiği konusunda kimi tarihçiler hemfikirdir. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’nin Çerkezlere dair olan kısımda son derece ilginç bir hikayeyi nakleder.

Abaza ile Çerkez toprakları arasındaki Obur dağı bölgesinde; öldükten sonra mezarından kalkan, canlıların kanını emen bir yaratık yani “Obur”, “Obur tanıtıcı” denen yörenin ihtiyarları tarafından mezarları tespit edilen Kafkasya’ya özgü bir tür yaratıkmış.

Bu “obur”lar göbeklerine kazık saplanarak ve daha sonra yakılarak ortadan kaldırılabiliyormuş. Hicri 1076 şevvalinin 20. gecesi bizzat şahit olduğunu bir hadisede Evliya Çelebi, her taraflarından ateşler saçan yüzlerce Çerkez ve Abaza “obur”unun gökyüzünde uçarak gün doğana dek – 6 saat kadar olduğu anlatılır – birbirleriyle savaşmalarını anlatır. Sağır eden bir gürültü ortalığı kaplamış, havadan yere keçe, sırık, küp, tekne vs. eşya parçaları, araba tekerlekleri, en nihayet insan ve at uzuvları düşmüştür. Bizim topraklarda “obur”ların yerini tutan “kara koncoloz”un varlığına işaret ederek bu konuyu kapatır. Bu “kara koncoloz” “câdû”nun ta kendisidir. Olay Hatukay Çerkez diyarının 300 küsur haneli Pedsi köyünde yaşanır. Ortalık kadınların oturup nakış işleyebileceği kadar aydınlanır.

Cadı

70-80 kişiyle birlikte dışarı çıkan Evliya Çelebi, büyük ağaçlar, küpler tekneler, hasırlar araba tekerleri, fırın söykeleri ve daha nice benzer eşyalara binmiş Abaza cadılarıyla, at ve sığır leşlerine, deve ölülerine binmiş, ellerinde yılanlar, at deve kelleleri olan Çerkez cadılarının savaşa tutuştuğunu hayretler içerisinde görür.

Yine nakledilene göre 7 Abaza ve 7 Çerkez oburu bu kavga neticesinde yere düşer, Çerkez cadıları hemen 2 Abaza cadıyı kanlarını emerek öldürür ve ölülerini ateşe atar. Horozların ötmesiyle biten savaşın ardından oburlar (Cadılar) da giderler. Bölgede ahali 40 – 50 yıldan beridir bu denli şedid bir “karakoncolos gecesi”görülmediklerini söyler. Evliya Çelebi’ye anlatılana göre, bazı gecelerde cadılar, musallat oldukları kişinin kanını içip hasta ederlermiş.

Cadıdan nasıl kurtulunur?

Kanı içilen kişinin bir yakını kimsesi yoksa yatağa düşer ve maalesef ölür. Varsa, hasta yakınları bölgeden bir “cadıcı” ile mezar mezar dolaşıp cadının çıktığı, eşili mezarı ararlar. Bulup kazıdıklarında kan içtiğinden gözleri kan çanağı misali “pörtlemiş” cadı leşi teşhis edilir. Cadı hemen mezardan çıkarılarak “göbeğine” uzunca böğürtlen kazığı çakılır. Hayattaki başka bir cadının ruhu bu bedene geçmesin diye de ateşte yakılır. Allah’ın emriyle cadının sihri batıl olup, kanı emilen adam tez vakitte şifa bulur. Sinemanın konularını nereden aldığını anlamanız açısından bir örnek.

Halk arasında gezen; tuttuğu birinin kulağı arkasından kanını emerek kurbanı hasta eden bir değişik cadı türü daha vardır. Bir “cadı üstadı” bulunur; köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolanıp gözleri kan içmekten kan çanağına dönmüş cadı aranır. Zincirlere vurulmasının sonunda, yaptığını ve cadılığını itiraf ettiğinde hemen yatırılıp göbeğine böğürtlen kazığı çakılır. Çıkan kan, şifa için kanı emilmiş adamın yüzüne gözüne sürülürmüş. Cadı leşleri de tabi ki yakılıyor. Moskof, Leh, Çek taraflarında hayli yaygın olduğu hatta vebadan beter olduğu belirtilmiş. 

Dr. Stefanos Yerasimos bu tip hkiayelerin; Osmanlının Kafkaslardaki hâkimiyetinin kısa sürmüş olması ve yöreye fazla ilgi göstermemesi nedeniyle bazı mit ve efsanelerin yerleşme ihtiyacından doğmuş olacağını savunur.