Yazılı basını esas alacağım eleştirel yazıda özellikle adına gazete denilen medya oluşumlarını inceleyeceğiz. Tiraj ve veriler üzerinden ilerlersek sanırım daha sağlıklı olacak. Şöyle garip bir soruyla başlayalım o zaman: “Türkiye’de esnaf ve sanatkarlar odasına bağlı ne kadar berber ve kuaför var. 2012 verilerine göre 82 bin! Kayıt dışı çalışanları ve geçen 1.5 yılık artış ya da azalışları göz önüne almıyoruz arkadaşlar… 3500’ün üzerinde ise konaklama tesisi mevcut; otel vs. Kıraathane sayısı ise ‘sıkı durun’ Hacettepe Üniversitesinin yaptığı bir araştırmaya göre 490 bin! Bunun 2012 verileri olduğunu ekleyelim.
16 Nisan 2007 tarihli genelgeyi özetleyerek heyecanı azaltalım o zaman. İçişleri Bakanlığı, “Kahvehanelerde gazete zorunlu arkadaş” demiş. Buna göre kişilerin ruhsat alabilmesi için her sabah paşa paşa gidip gazete alma zorunluluğu mevcut. İş o kadar tek gazeteyle yırtılacak kadar basit de değil. Ben 1. sınıf kıraathaneyim diyorsanız 5 gazete alacaksınız. Yani yine basit bir hesapla 1 milyon tiraj cepte. Artık pastayı kendi aralarında bölüşürler.
Berber kuaför gazetesi denen kavramı da ilk paragraftaki verilerle destekleyelim o zaman. 34 yaşındayım daha 3 gazeteden aşağı alan esnaf kardeşle daha karşılaşmadım. Spor gazetesi de illaki olacak.
Otel ve konaklama tesislerinde ise; “alın şu gazeteyi 5 dakika okuyun gelip alacağım, üst katlar at yarışı bülteni bekliyor” diyecek babayiğit de yok sanırım zira alınınca yüzlü & yüklü adetlerle alınıyor medya. Zengin gözükmek için iktisat yapmazlar malumunuz. Hele eşimin doğumunda bizi ağırlayan hastanenin sabah sabah kapımızı çalarak ‘hangi gazeteyi istersiniz’ diye sorması ve yığınlar içinden bizi sevindirmesi üzerine ayrıca bir makale yazılabilecek bir konudur ya neyse.
Bunlar benim ilk anda aklıma gelen toplu paylaşım mekanları. Dikkatinizi çekerim sağda solda benzinliklerde dağıtılan gazetelere hiç girmiyorum. Mutlaka sizin de aklınıza gelen yerler vardır; lokaller, lokantalar, kulüpler bin bir yer. İnsanların koçanla kovalanarak abone yapıldığı paspas gazetesi tirajı ise sizi yanıltmasın zira birçok kişi o gazete denen şeyi okumadığı gibi sabahları yerden alma tenezzülünü bile göstermiyor. Tamamen ‘parayla saf belli etme’ şımarıklığı. Dolayısıyla gelin bakalım aktif günlük satış adetleri neymiş o büyük matbaaların:
Haydar Dümen’le tanınan şen şakrak Posta gazetesi günlük 436 bin; Sabah 311 bin, Habertürk 200 bin, yandaşlığın flama taşıyanı medya Milliyet 176 bin, ve Hürriyet’de 300 binlerde… Diğerleri ise 100 bin altında… Yani cart curt atanları toplu olarak alanları çıkartın bakalım geriye ne kalıyor.
Aydınlık, Sözcü, Ortadoğu, Yeniçağ, Cumhuriyet, Yurt ve Aydınlık’ın toplam bir günlük tirajı ise 530 binlerde. Ben bir berberde Aydınlık gördüğümü, kahveciden çayla birlikte Yeniçağ’ı da istediğimi hatırlamam. Bu gazeteler kitlelerinin bilinçli olarak aldığı yayınlar. Yani adam kalkar, tek bir birey olarak ve muhtemelen gazetesinin mesajıyla yaşadığı hayat çizgisinde ilerleyerek gider alır ya da almaz. O gün almasa bir gün sonra alacağı gazete yine bellidir.
Medya leşleri kusura bakmasın ama bu Sabah’lar Hürriyet’ler Milliyet’ler orta malı orospu gibi… Bugün onun kucağında zıplar, 3 gün sonra ötekinin peşinden gider, saniyede değişir. Hak hukuk tanımaz; hamile çalışanlarını işten çıkarır, reklam veren yağdırıyor diye aleyhine haber yapamaz bin bir türlü rezillik. Halbuki tartıda hile İslam’da ne kadar tarifsiz bir günahsa bunların yaptığı misli misli fazlası.. Saf gariban insanların gerçekleri öğrenmesini engelliyorsunuz.